“Hüdâyi Bülteni” 8. Sayısı Çıktı

Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı’nın esas gayesinden ve bu gaye adına ne gibi faaliyetlerin yürütüldüğünden bahseden Hüdâyi Bülteni'nin 8. sayısı yayınlandı. Üç ayda bir yayınlanan Hüdâyi Bülteni’nin (Ekim, Kasım, Aralık) bu sayısında “’Üç Temel İhtiyaç  Gıda-İlim-Ahlâk’” konusu manşete taşıyan bültende ümmetin sorunları ve çözümleri adına yapılabilecekler işleniyor...

Bülten, Hüdayi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmed Hamdi Topbaş Bey’in bültenin içeriğinden ve gerçekleştirilen yardım ve paylaşım faaliyetlerinin öneminden bahsettiği makale ile başlıyor. Aşağıda makaleyi ve devamında tüm bülteni okuyabilirsiniz.

Hüdâyi Bülteni’nin tamamını okumak için tıklayınız.

Bültenin Ahmed Hamdi Topbaş tarafından kaleme alınan yazısı şu şekilde:

Muhterem Hüdâyi Dostları,

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a, sâlat ve selam nebîlerin sonuncusu ve resullerin efendisi Hz. Muhammed’e, onun ehl-i beytine, bütün ashabına ve kıyamet gününe kadar hayırda ve iyilikte onlara uyanlara olsun.

Vakfımızın üç ayda bir çıkarmış olduğu Hüdayi Bülteni’nin bu sayısında eğitim faaliyetlerine ve haberlerine daha çok yer ayırdık.

Yaklaşık iki asırdır İslâm dünyası İslâm’ın esaslarına meydan okuyan yabancı bir medeniyet ve dünya görüşünün saldırısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu saldırı yüzyıllar boyu İslâm’ın inşa ettiği medeniyeti de büyük ölçüde tahrip etmiştir. Bugün aileden devlete, iktisattan cami mimarisine, şiirden tıbba her şey, modern dünyanın İslâm dünyası ve Müslümanlara empoze ettiği, ilkin Batı’da tasarlanıp geliştirilen ve peşinden diğer kıtalara yayılan yabancı bir dünya görüşünden etkilenmiş durumdadır. Buna karşılık, modern dünyanın meydan okumaları ışığında İslâm’ı koruyabilmek ve mevcut ideolojilerin dayattığı sorunlara elzem olan İslâmî cevabı vermeye muvaffak olmak için bu dünyanın bilgisine ve derinliğine ihtiyaç vardır.

Bugün dünyada nihilist, inançsız, melankolik, saldırgan, alkolik nesiller bir çığ gibi büyümekte, huzursuz nesiller bunalımlarını tatmin için daha çok günaha yönelmekte, karşısında düşman aramakta, bulamadığı zamanlarda kendi değerlerine saldırmaktadır. Muzdarip insanlık kendisini huzura kavuşturacak inancı, fikir sistemini, düzeni her zamankinden daha fazla hasretle beklemekte ve aramaktadır. Modernizmin ürettiği kaosa verilecek cevap, eğitim ile neşvü nema bulacaktır. Evet, ülkemizin bir eğitim sorunu vardır. Rahmetli Nurettin Topçu’nun deyimiyle Türkiye’nin bir maarif davası vardır. O davanın lüzumu her geçen gün kendini daha çok hissettirmektedir.

Bu davaya bir usûl ve metot gerekmektedir. Neyi, niçin bileceğiz, öğreteceğiz, eğiteceğiz? Nurettin Topçu’nun ifadesiyle, bilmek seyretmek değildir, bir sırrı çözmektir. Kâinat olaylarını çok tanımak, bilmek değildir. Bilmek kanunu bilmektir, sebepleri ve zaruretleri yakalamaktır. Büyük nizamın muammasını çözmektir.

Müslümanlar için bilmek ve eğitim faaliyetleri, selametini arama ihtirasıdır. İnsan selamete kavuşup kavuşmadığını bilmek ihtiyacındadır. Selamette olmak, selamette olduğunu bilmektir. Bir de bunun ebediliğine inanmak. İşte insan denen muammanın kendini arayışı ve varlık halinde kendini bulması bu anlayıştan başka bir şey değildir ve onun bütün hayatı sahip olduğu bu bilgiyi bütün ömrünce sağlamlaştırma, sağlama bağlama çalışmalarından ibaret olmaktadır.

Çocuklarımız, gençlerimiz geleceğin tohumudur. Bu tohumun özüne bakarak yarınımızı keşfetmek müşkül olmayacaktır. Millet ruhunu inşa eden eğitimdir. Eğitimin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Eğitime değer vermeyiş, millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Eğitim, hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arakasından gider. Şu halde millet, eğitim demektir.

Millet ruhuna şifa eğitim müesseseleri lazım. Bu eğitim ki, bizi kendi ruhumuza kavuştursun, her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın. Hayâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın, vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşatmayı öğretsin.

Ahmed Hamdi TOPBAŞ

Yönetim Kurulu Başkanı

Hüdâyi Bülteni’nin tamamını okumak için tıklayınız.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.