Evladımızın Ahiretini Planlıyor muyuz?

Evlâtlarımızn dünyevi eğitimi için elimizden geleni yapıyor, yıllar sonrasının planlamasını yapıyoruz? Peki evlâtlarımızın ahireti için neler yapıyoruz?

Zamanımızda maalesef evlâtların sadece dünyevî eğitimi plânlanıyor. Dünyevî ve meslekî eğitim için yıllar sarf ediliyor. Bir yabancı dil öğrenmesi için nice kurslar, hattâ yurt dışı eğitimler tertip ediliyor.

Hepsi ömür yettiğince, emekliliğe kadar çalışıp dünya maîşetinin kazanılacağı bir meslek için… Yahut evlât; dünya hayatında kültürlü, eğitimli bir insan olsun diye…

Buna karşılık;

Ebedî hayatı alâkadar eden dînî, uhrevî ve mânevî eğitime ne kadar zaman ve imkân ayrılıyor? Ne kadar ihtimam gösteriliyor?

Acı bir mukayese:

Üniversite kazansın diye gayretimiz, imkânlarımızı seferber etmemiz ne kadar? Cenneti kazansın diye ne kadar?

Maalesef bu hususta çok acı bir manzara var:

Mekteplerde mevcut olan bir-iki saatlik din kültürü ve ahlâk bilgisi dersinin bu bahiste yetersizliği âşikârdır.

Sadece yaz mevsiminde camiye birkaç hafta göndermek de kâfî değildir. Elbette bu imkânlardan istifâde edilmeli, ancak; «bu yeter» diye düşünülmemelidir.

Dünyevî eğitim nasıl, ilk, orta, yüksek… diye devam ettiriliyorsa, uhrevî eğitim de hayat boyu sürdürülmelidir. Yani uhrevî ve dünyevî eğitim birbiriyle mezcedilmelidir. Hattâ uhrevî eğitimin ağır basması sağlanmalıdır.

  • Anne karnında duâlarla, helâl lokmalarla evlâtların uhrevî istikbâli derdine düşeceğiz. Daha evlâdına hâmile iken, erkek mi kız mı doğacağını dahî bilmeden, onun istikbâli için Allâh’a yalvaran Hanne Hatun (Hazret-i Meryem’in annesi) gibi, biz de nesil endişesi içinde olacağız.
  • Çocuğumuza güzel bir isim koyup, sevdirici telkinlerle dâimâ güzel ahlâkı aşılayacağız. Onlara güzel örnek olacağız.
  • 4-6 yaş kurslarına göndererek Kur’ân’a, âdâb-ı muâşerete, güzel kıssalara âşinâlık kazanmalarını sağlayacağız.
  • Mektebini, muallimini ve çevresini tayin ederken dikkat edeceğiz. Sâlih-sâliha insanları tercih etmeye gayret edeceğiz.
  • İmam-hatip ortaokulu ve liselerini tercih edeceğiz. Bilhassa Kur’ân eğitiminde daha iyi olan proje imam-hatipleri seçeceğiz.
  • İmam-hatibe gönderemiyorsak, en azından bir yıl eğitime ara verip bir Kur’ân kursunda; Kur’ân’ı, namazı, siyer-i Nebî’yi güzelce öğrenmelerini temin edeceğiz.
  • Devamında da tahsillerini sâlih arkadaşlarla beraber, şahsiyetlerini koruyabilecekleri ortamlarda sürdürmelerine yardımcı olacağız.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Nisan, Sayı: 242

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.