Hira Mağarası Nerede?

Hira mağarası nerededir? Cebelinur dağı nerededir? Hira mağarasının İslam'daki yeri ve önemi nedir? Hira mağarasının fazileti nedir?

Mekke’nin kuzeydoğusunda Kâbe’ye yaklaşık 5 km. uzaklıkta, içinde Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ilk vahyin geldiği mağaranın yer aldığı dağdır. Dağın Cebelinûr (Nur dağı) diye de anılması, insanlara en doğru yolu gösteren vahiy nurunun bu dağdaki bir mağaraya inmesinden dolayı olmalıdır.

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatında çok önemli bir yeri bulunan ünlü mağara, zirvenin 20 m. kadar aşağısındadır. Burası mağara olarak anılmakla birlikte aslında üst üste yığılan kaya blokları arasında kalmış iki tarafı açık, sivri tonozlu tünele benzer şekilde gayri muntazam bir boşluktan ibarettir. Mağaraya tabii kayalardan oluşan yüksek basamaklardan çıkılır ve dar bir düzlükten geçilerek girilir. XX. yüzyılın ortalarında düşme tehlikesi göz önüne alınarak girişin karşısında Kabe'nin göründüğü açıklık taşlarla kapatılmış, sadece hava akımı sağlamak için üst kısmında küçük bir aralık bırakılmıştır. İçerideki boşluk, bir kişinin başı tavana değmeyecek şekilde ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yere uzanabileceği kadar genişlik ve uzunluktadır.

Mekke'de Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-’ın tebliğ ettiği dine tâbi olan bazı kimseler (Hanîf) recep ve ramazan gibi aylarda burada inzivaya çekilirlerdi; Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dedesi Abdülmuttalib de bunlardan biriydi ve zaman zaman Hira'daki mağaraya çekilip kendini ibadete verirdi. Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de muhtemelen otuz beş yaşlarında iken ramazan aylarında dedesinin inzivaya çekildiği bu mağaraya gidip gelmeye başladı. Özellikle nübüvvetin ilk müjdeleri kabul edilen sadık rüyalar gördüğü altı ay içerisinde yalnız kalmak istiyor ve bu mağarada tefekküre dalıyordu. Hira dağından her inişinde evinden önce Mescid-i Harâm’a giderek Kâbe'yi tavaf etmeyi âdet edinmişti; zaman zaman eşi Hz. Hatice -radıyallâhu anhâ-'yı da beraberinde buraya götürüyordu. Nihayet kırk yaşma bastığı 610 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde sabaha karşı, daha önce hiç karşılaşmadığı Cebrâil -aleyhisselâm- ilk defa Hira'da, bütün ufku kaplamış ve bir taht üzerinde oturmuş halde Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e aslî sûretinde görünmüş ve Alak sûresinin ilk beş âyetinden oluşan ilk vahyi getirmiştir (Buhârî, "Tefsîr”, 96/1, "Bedü’ü’l-vahy”, 3; Müslim, "îmân", 252, 257-258). Hicretten önceki Tâif yolculuğu dönüşünde de Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mekke'ye girebilmek için himayesine sığınabileceği bir kimse ararken Hira mağarasında beklemişti.

Vaktiyle dağın tepesinde bulunan bir kubbe, daha sonra yıkılmış, mağaranın biraz yukarısında Osmanlılar zamanında yaptırılan su sarnıcının kalıntıları günümüze ulaşmıştır.

  • Hira Mağarasının Fazileti ve Müslümanlar İçin Önemi

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hira dağında geçirmiş olduğu inziva hayatının ve peygamberlik görevinin burada başlamasının hem şahsı, hem de müslümanlar için önemi büyüktür. Mutasavvıflar Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hira dağındaki itikâfını Hz. Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Tûr dağındaki halvetiyle kıyaslayarak hâtıralarını birlikte yaşatmışlar ve dinî hayat açısından inziva ve itikâfın önemini vurgulamak için Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hira mağarasındaki zâhidâne yaşayışını önek kabul etmişlerdir.

Kaynak: Diyanet Kutsal Topraklar Rehberi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.