Haris İbni Asım El-eş’ari (r.a.) Kimdir?

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) duasına mazhar olmuş, “Temizlik imanın yarısıdır…” hadisinin ravisi ve Uhud gazisi olan Hâris bin Âsım el-Eş’arî’nin (r.a.) hayatından ibret dolu satırlar…

Hâris İbni Âsım el-Eş’arî’nin hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgiye rastlanmamaktadır. 

HARİS İBNİ ASIM EL-EŞ’ARİ (R.A.) KİMDİR?

Hâris İbni Âsım el-Eş’arî (r.a.), Uhud harbi gazilerinden olup, Ebû Mâlik künyesiyle meşhur bir sahâbîdir.

“Temizlik imanın yarısıdır…” diye başlayan ve “Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzât, kimi de helâk eder.” şeklinde rivayet edilen meşhur hadisin râvisidir. El-Eş’arî nisbesiyle anıldığına göre Yemen taraflarında meşhur olan Eş’arî kabilesine mensup olduğu ve orada doğup büyüdüğü anlaşılmaktadır.

Hâris İbni Âsım el-Eş’arî’nin hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgiye rastlanmamaktadır. Nasıl Müslüman olduğu ve Medine’ye nasıl hicret ettiği hususlarında bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak onun Uhud harbi gazilerinden olduğu zikredilmektedir. Ayrıca Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den yirmi yedi hadis rivayet ettiği nakledilmektedir. (İsâbe, II, 165)

Nakledilen bu rivayetlerden meşhur olan şu hadis-i şerif, “Riyâzü’s-Sâlihîn Terceme ve Şerhi”nde şöyle geçmektedir:

Ebû Mâlik Hâris İbni Âsım el-Eş’arî’den -radıyallahu anh- rivayet edildiğine göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah duası mizânı doldurur, sübhânallah ve elhamdülillah sözleri ise yer ile gökler arasını sevapla doldurur. Namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyadır. Kur’an senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd, kimi de helâk eder.” (Müslim, Tahâret 1; ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 86)

Her bir bölümü önemli bir gerçeğe işaret eden ve birçok konuyu ihtiva eden bu hadis-i şerif, günlük hayatımızı disiplin altına alabilmemiz için bizlere bir reçete gibidir. Rabbimize iyi bir Müslüman, iyi bir kul olabilmek için yol göstericidir. Riyâzü’s-Sâlihîn Terceme ve Şerhi’nde bu hadis maddeler hâlinde ele alınmaktadır. Hadisin son bölümünün şerhinde şu açıklamalar yer alır:

Her yeni gün herkes için yeni bir pazardır. Bu pazarda, bir bakıma insanın dünya ve âhireti alınıp satılmaktadır. Kimileri meşrû sınırlar içinde kalmaya çalışır, böylece kendileri için kazançlı bir gün geçirmiş olurlar. Kimileri ise sınırları ihlal eder, arzularına ulaşmak için her yolu mubah sayar ve kendileri için hiç de iç açıcı olmayan bir gelecek hazırlarlar. Bu sebeple disiplinli bir Müslüman olmak ve her gün yeniden niyet ve gayretle yaşamak gereklidir. “Nefislerini Allah’ın satın aldığı mü’minlerden” (Tevbe, 111) olmaya gayret edilmelidir.

Bu hadis-i şerifte temizlik ile namaz arasında, elhamdülillah duası ile iman ve Kur’an arasında, sadaka ile pazardaki alışveriş arasında ve bütün bu unsurlar ile sabır arasında sıkı bir bağ vardır. Hadisimiz, Müslümanı sabra dayalı bir iman, ibadet, zikir, hayır ve ticaret hayatının sahibi olarak tanımlar ve bizden bu şekilde bir Müslüman olmamızı ister.

Özetle sabır, mü’minin enerji ve ışık kaynağıdır. Sabır, zafer ve başarının temel şartıdır. Zira “Allah’ın yardımı sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153) Sabır, katlanmak değil; göğüs germektir. Günlük hayat bir pazar sahnesidir. Her Müslümanın bu hayat pazarında “iyi bir Müslüman” olarak yerini alması gerekir.

Hâris İbni Âsım el-Eş’arî -radıyallahu anh-, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den rivayet ettiği hadislerden, toplumumuzda görülen yanlışlara reçete olabilecek şu hadisi de nakletmiştir:

Ebû Mâlik el-Eş’arî’den -radıyallahu anh- rivayet edildiğine göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “Ağıtçı, ölmeden önce tevbe etmezse, kıyamet günü üzerinde katrandan bir elbise ve uyuzlu bir gömlek olduğu hâlde mezarından kaldırılır.” (Müslim, Cenâiz 29; İbn Mâce, Cenâiz 51)

Hadis-i şerif, bir taraftan ağıtçının âhirette göreceği cezayı açıklarken, bir yandan da bu cezayı “ölmeden önce tevbe etmezse” şeklindeki kayda bağlayarak tevbeye teşvik etmektedir.

Can boğaza gelinceye kadar her günahtan tevbe edilebilir. Tevbede asıl olan, işlenen günahın kesin olarak terk edilmesi ve Allah’tan bağışlanma dilenmesidir. Ağıtçılık yapanlar da bu yaptıklarını terk etmeli ve geçmişte yaptıkları için af dilemek suretiyle tevbe etmelidirler. Aksi hâlde âhirette karşılaşacakları ceza, hadisimizde açıkça belirtilmiştir.

Dolayısıyla ölenin ardından bağıra çağıra ağıt yakmak, ağlamak ve ağlatmak (niyâha) haramdır. Ağıtçılık yapan kişi tevbe etmeden ölürse, katrana bulanmış bir elbise ve uyuz gömleği giydirilmiş olarak kabrinden kalkar. Can boğaza gelinceye kadar her günahtan tevbe etme imkânı vardır. Günah işlemekten çok, tevbeyi ihmal etmekten korkulmalıdır.

Hâris İbni Âsım el-Eş’arî -radıyallahu anh-, Hazreti Ömer -radıyallahu anh- devrinde tâun hastalığına yakalanmış ve bu hastalıktan kurtulamayarak dâr-ı bekâya irtihal etmiştir.

Allah ondan razı olsun. Cenâb-ı Hak, hepimize Hâris İbni Âsım el-Eş’arî’nin -radıyallahu anh- rivayet ettiği hadislerin ışığında bir hayat yaşamayı nasip eylesin. Âmin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 379.

İslam ve İhsan

EBÛ MÂLİK EL-EŞ’ARÎ’NİN (R.A.) HAYATI

Ebû Mâlik el-Eş’arî’nin (r.a.) Hayatı

İLK SAHABİLER KİMLERDİR?

İlk Sahabiler Kimlerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.