Hadis Rivayet Edenlerin Ezber Yetenekleri

Hadis-i şerif rivayet bazı bazı meşhur ravilerin müthiş derecedeki hafıza ve ezber güçlerine dair kayıtlar, örnekler.

Sözlükte “sözü nakleden, aktaran, rivâyet eden veya sulayan” anlamlarına gelen râvî, hadis terimi olarak, hadisi hocadan alıp, edâ lafızlarından biriyle kendinden sonrakilere aktaran kimseye denir.

Tedrib er Râvi’de kaydedildiğine göre; Şâbî (18l103) bir satır yazı yazmamış, hatta bütün işittikleri hadis ve şiirleri ezberlemiş, bir ay durmadan okuduğunu bir daha tekrarlamaksızın şiir gibi okuyabileceğini kendisi söylemiştir.

EZBERDE 70 BİN HADİS

İshak b. Rahuviye (161 l 238) “işitip ezberlemediğim bir şey bilmiyorum, kitaplarımdaki hadislerden yetmiş bini kati olarak ezberimde” demiştir.

Zührî de (50 l 124) Kur’an’ı sekiz günde ezberlemiş, ezberlediklerimden hiç bir şey unutmadım. Bir defa bir hadiste şüphelendim. Râvisine sordum, yine hatırımda kalan gibi çıktı demiştir.

Âmâlardan Katâde (110) ile Âmr b. Mürre de bu hususta birer şâhikadırlar. Katâde, hiç bir muhaddise “Şu okuduğunu bir daha tekrarla” dememiştir.

Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main (157 l 233) ezberlerinde bir milyon kadar hadis bulunanlardandırlar.

Buharî’nîn ezberinde yüz bini sahih, iki yüz bin de sahih olmayan hadis vardı.

Müslim b. Haccac, Sahih’ini kulağıyla işittiği 300.000 hadisten seçmiştir.

Şu tercümesini yaptığımız Sünenli Ebî Dâvud’u, Ebû Dâvud, yazdığı 500.000 hadisten seçmiştir. Ebû Dâvud’un oğlu Ebûbekir de 30.000 hadisli ezbere yazdıranlardandır.

Ebû Zür’a da “Yüzbini ihlâs gibi, üç yüzbini de müzâkere sûretiyle okuyabileceğim dört yüz bin hadis bilirim” demiştir.

Şu misâller, kudretli fâtıra’nın akılları hayran bırakan, kula aczini idrak ettiren ve islâm büyüklerinin ezberleme derecelerini gösteren hârikalardır.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebu Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HADİS VE SÜNNET NEDİR?

Hadis ve Sünnet Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.