Gümüşhane'deki 600 Yıllık Caminin İlginç Özellikleri

Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Büyükçit köyünde adını mahalleye veren 600 yıllık tarihi cami ilginç özellikleriyle dikkat çekiyor.

Torul ilçe merkezine 13,5 kilometre uzaklıktaki Büyükçit Köyü Cami Mahallesinde bulunan ve resmi kayıtlara göre kitabesi olmadığı için kesin yapılış tarihi bilinmeyen cami bölgedeki en eski cami olma özelliğine sahip.

Caminin yapılış tarihi yıllar önce taban döşemesi değiştirilirken oradan çıkan şişenin içindeki notla ortaya çıkarken, caminin minberi ise Rumların köyü terk etmesiyle mübadele döneminde kiliseden sökülen el işlemeli süslü tahta parçalarıyla yapıldı.

Caminin minaresinin ise 2 kardeşin yaptırdığı, her taşının çelikle birbirine bağlı olması ve denge mekanizmasıyla öne çıktığı ifade ediliyor.

Mahalle sakinlerinden 76 yaşındaki Ömer Demirel, caminin yapılış tarihini kesin olarak bilmediklerini, tamir edildiği sırada tahta döşemelerin altında çıkan cam şişeden çıkan notla anladıklarını belirterek, “Değiştirmek için döşemeyi söktüler. Altından bir şişe, içinden de kağıt çıktı. Bu kağıtta caminin yapılış tarihini gösterir yazılar vardı. Oradan camini 600 yıl öncelerinden yapıldığını hesap ettiler” dedi.

Cami içindeki el işlemeleriyle bezenmiş minberi anlatan Demirel, “Rumlar gittikleri zaman karşıdaki mahallede bir kilise vardı. O kilisede papazın konuştuğu minber vardı. Onu söküp getirdiler camiye. Çok süslü ve tarihi bir şey. Değer biçilmez, el oymasıyla yapıldı” diye konuştu.

Caminin minaresini iki kardeşin yaptırdığının rivayet edildiğini ve onların mezarlığının da köyde olduğunu dile getiren Demirel, “Minareye biz gençliğimizde özellikle Ramazan aylarında çıkar sala verirdik. Minare sallanırdı. Çıktığınızda minarenin sallandığını hissedersiniz. Minarenin şerefesinde hangi yöne giderseniz minare o tarafa doğru önce yaslanır daha sonra doğrulur. Bunu çok rahat hissedebilirsiniz. Taşların tamamı birbirine demirle bağlı ve dipleri de kurşunla tutturulmuş. Esnese bile yıkılmayacak bir yapı yapmışlar. İnsan çıktığı zaman minare resmen esner” ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.