Evlatlarımızı Nasıl Yetiştirmeliyiz?

Evlatlatımızı yetiştirirken nelere dikkat etmeliyiz? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor...

İmam Gazâlî Hazretleri şöyle buyuruyor; evlâdı korumak nasıl olacak?

Bir; “onu kötü huylardan tezkiye etmek”. Cenâb-ı Hak sevgisini vermek. Cenâb-ı Hak korkusunu vermek. Rasûlullah Efendimiz’den misaller vermek. Ona ahlâkî fazîletleri öğretmek. Buna çok muhtacız buna. Onu kötü arkadaşlardan korumak.

Kûnû meassadıkın.

Sâdık arkadaşlarla beraber olmasına gayret etmek.

“Hevâ-hevesi içinde bırakmamak.” Yani uydum kalabalığa diye bırakmamak. Onu dünya alâyişine, ziynet sebeplerini sevdirmemek ve gaflet mekânlarından uzak tutmak. Bugün de gaflet mekânları her tarafı sarmış durumda.

Çünkü lüks, israf çılgınlığına, dünya alâyişine alışınca, büyüdüğü zaman onları terk etmek çok zor gelir. Onun için bunlar küçük yaşta başlar.

Bugün, görüyoruz, anne babalar, evlâdını bir Kur’ân Kursundan geçirmiyor. Niye? “Bir senesi ziyan olur!” diyor. “Ben diyor, onu veririm.” diyor. İslâm kültürünü basit bir kültür olarak görüyor.

Hâlbuki İslâm kültürü 23 senede tamamlandı. Rasûlullah her inen âyeti tatbik ettirdi. Onun için bu, çok mühim.

En büyük tahsil, İslâm kültürüdür. Bu sebeple anne-baba şu endişe içinde olacak:

“Ben dünyada beraberim, kıyamette beraber mi olacağım?..”

Cenâb-ı Hak Muhammed Sûresi’nin 7. âyetinde:

“Ey îman edenler! Eğer siz Allâh’a yardım ederseniz, (kul Allâh’a nasıl yardım eder? Eğer yani dîni yaşarsanız, dîni yaşatırsanız) O da (Allâh da) size yardım eder, ayağınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 7)

Demek ki hem dîni yaşayacağız, hayatımızın bütün muhtevâsında ihmâlsiz İslâm olacak ve evlâtlarımızı da o telkinde büyüteceğiz, yetiştireceğiz. Aksi hâlde o büyük bir -yarın- fâcia olacak kıyamet günü.

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

(“Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!” [Yâsîn, 59])

“Siz mücrimler, Cehennemlikler, bu tarafa!” denilecek, Allah korusun! Yani ölümün beteri, beterin beteri olacak!..

Görüyoruz bugün; üniversiteye giriş imtihanlarında bazı anne ve baba, evlâtlarıyla beraber mektep/okulların kapısına geliyorlar. Saatlerce o kapıda bekliyorlar. Evlâtlarının heyecanı; “Acaba yapabilecek mi, kazanabilecek mi?” diye bir dert, bir endişe içinde oluyorlar. Lâkin bu dünya endişesi yanında âhiret endişesi ne kadar var? Ne kadar bir âhiret endişesi içindeyiz?

En zor, onu hatırlayacak, o gün:

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

“Siz mücrimler, ayrılın bu tarafa!” (Yâsîn, 59) denilecek.

İslam ve İhsan

EVLÂTLARIMIZI KUR’ÂN KÜLTÜRÜ İLE YETİŞTİRMELİYİZ

Evlâtlarımızı Kur’ân Kültürü İle Yetiştirmeliyiz

ÇOCUKLARA BIRAKILACAK EN GÜZEL MÎRAS

Çocuklara Bırakılacak En Güzel Mîras

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.