Doğu Guta’da Çocuklar Yarım Öğünle Gün Geçiriyor

Suriye’de Esed rejiminin ablukasındaki Doğu Guta’da giderek kötüleşen şartlar, ailelerin geçinmesine imkan vermiyor. Altı çocuklu baba İbrahim Muhammed, iş bulamadığı için çocuklarına günde yarım öğün yemek getirebildiğini söyledi.

Suriye’nin başkenti Şam’da Beşşar Esed rejimi kuşatmasındaki Doğu Guta’da binlerce aile, çocuklarını okula aç gönderiyor. Altı çocuklu baba İbrahim Muhammed, iş bulamadığı için çocuklarına günde yarım öğün yemek getirebildiğini söyledi.

Doğu Guta’da açlık ve ilaç yetersizliğinin pençesinde ailesini geçindirmeye çalışan binlerce babadan biri olan İbrahim Muhammed, bölgedeki durumu AA muhabirine, “kötünün ötesinde” ifadesiyle aktardı.

Esed rejimi saldırılarından dolayı sığındıkları Doğu Guta’da iş bulamadığını aktaran baba İbrahim, tüm umutlarının yardım kuruluşları olduğunu söyledi.

Sabahtan akşama kadar yarım öğün yiyebildiklerini dile getiren İbrahim, “İki buçuk yıl önce buraya saldırılardan kaçarak göç ettik. Doğu Guta’nın durumu kötünün ötesinde. İşsizlik oranı yüksek. İş bulamıyorum. Altı çocuğuma sabahtan akşama kadar yarım öğün yedirebiliyorum. Yardım kuruluşları da olmasa durumuz çok daha kötü, iç acıtıcı olurdu.” dedi.

“ALTI ÇOCUĞUM VAR, ACIKTIKLARI ZAMAN NE YAPACAĞIMI BİLEMİYORUM”

Anne Meryem de “Altı çocuğum var, acıktıkları zaman ne yapacağımı bilemiyorum.” dedi.

Meryem, yaklaşık 2 buçuk yıl önce Esed rejiminin yoğun saldırıları nedeniyle Şam’ın güneydoğusundaki Deyr Asafir beldesinden kaçarak Doğu Guta’ya sığındıklarını anlattı.

Bu kez de giderek ağırlaşan kuşatma şartlarıyla mücadele etmek zorunda kaldıklarını ifade eden Meryem, “Okula kahvaltısız gidiyorlar. Çocukların algıları düşüyor okulda. Dersten bir şey anlamıyorlar. Nasıl anlayacaklar ki yemezlerse?” ifadelerini kullandı.

AÇLIKTAN DERSLERİ ANLAYAMIYOR

Ailenin küçük üyesi Hibe, açlığa rağmen devam etmeye çalıştığı okulda derslere odaklanamadığını söyledi. Küçük Hibe, “Muhasarada yaşıyoruz. Sabah erkenden okula yemek yemeden gidiyoruz. Okulda da yemek alamıyoruz. Derslerde başım döndüğü için hiçbir şey anlamıyorum.” diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.