D Vitamini Eksikliği 'sarkopeniye' Sebep Oluyor

Bacak ve kol kaslarında ortaya çıkan kas gücü ve performansındaki azalma anlamına gelen "sarkopeni"nin, özellikle D vitaminin yetersiz alındığı durumlarda ortaya çıktığı belirtildi. 

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Geriatri Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Murat Varlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sarkopeninin, vücudun tüm kaslarında görülebilen ancak bacak ve kol kaslarında daha fazla ortaya çıkan, kas gücü ve performansında azalmanın yanı sıra kas kütlesinde azalmanın görüldüğü klinik bir tablo olduğunu söyledi.

SARKOPENİ TANISI NASIL KONULUR?

Varlı, 65 ve üzerindeki yaş gruplarında kas kaybının görülme oranının yüzde 50'lere ulaştığını ifade ederek, "Her iki yaşlıdan birinde sarkopeni görülebilir. Özellikle hastanede yatanlarda, huzurevi ve bakım evlerinde kalanlarda sarkopeni daha sık görülür. Sarkopenisi olan yaşlılar, hareketlerinde zorlanma, oturduğu yerden kalkmada zorluk, dengesizlik ve sık düşmeler, kas güçsüzlüğü gibi şikayetlerle başvurur. Eskiden rahatlıkla yürüyebildiği mesafeleri yürüyemediğini ve yorulduğunu ifade ederler." diye konuştu.

Sarkopeni gelişen kişilerin yürüme güçlüğü çektiklerini, günlük işlerini yapamadıklarını ve yardıma ihtiyaç duyduklarını anlatan Varlı, "Teşhis için hastanın fiziksel performansına bakılır. Bunun için kişinin yürüme hızı değerlendirilir ve genellikle yavaş yürüdüğü gözlenir. El kaslarının gücü el dinamometresi ile ölçülür. El sıkma gücü azalmış olarak bulunur. Bunun yanında kesin teşhis için vücudundaki kas kütlesi "bioimpedans" analiz cihazı ile ölçülür ve azalma olması durumunda kişiye sarkopeni tanısı konulur." dedi.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ KASLARDA GÜÇSÜZLÜĞE YOL AÇAR

Sarkopeninin altında genelde beslenme bozukluğu, hareketsizlik, bazı hormonlarda yetersizlik ve D vitamini eksikliği bulunduğunu belirten Varlı, şöyle devam etti:

"D vitamini eksikliği kaslarda yaygın ağrı ve güçsüzlüğe yol açabilir. Ancak genellikle kişide beslenme bozukluğu ve aktivite azlığı olduğunda sarkopeni gelişimi kolaylaşır. Tedavide öncelikle varsa beslenme bozukluğu giderilmeli, beslenme takviyesi verilirken protein yönünden zengin gıdalara ağırlık verilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite ve kuvvet artırıcı egzersizler önerilmelidir. Yine yetersizlik olması durumunda ağızdan D vitamini verilerek eksikliği mutlaka giderilmelidir. Hormon tedavileri yaşlılıkta zararlı olabileceği için genellikle önerilmez.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.