D Vitamini Eksikliği Nelere Sebep Oluyor?

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdal Baysal, sık sık enfeksiyonlara yakalanma, depresyon ve mutsuzluk halinin D vitamini eksikliğinden kaynaklanabileceğini söyledi.

D vitamininin, vitaminden ziyade bir hormon olduğunu belirten uzmanlar, derinin güneş ve bazı yapay ışıklara maruz kalmasının cildimize etki ederek provitamin D3'ün D vitaminine dönüşümünü sağladığına değindi. Hormon olarak görev yapan aktif D vitamininin karaciğer ve böbrekte birtakım metabolik olaylar sonucu vücutta yapıldığını ifade eden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdal Baysal, "Günümüzde çeşitli sebeplerle güneş ışınlarından yeterince faydalanılmadığı, bunun da salgın düzeyde D vitamini eksikliğine sebep olduğu gözlenmiştir.

D VİTAMİNİ DÜŞÜKLÜĞÜ

Dünyada ve ülkemizde yapılan birçok çalışmada ciddi oranda D vitamini düşüklüğü ve azlığı ölçülmüştür. D vitamini kan ile bağırsak, kemik ve böbreklere taşınır. Bu dokulara etkileri ile kalsiyum ve fosfat dengesini düzenler. D vitamini vücutta etkisini VDR reseptörleri üzerinde göstermektedir. VDR reseptörleri klasik hedefler dışında (bağırsak, böbrek ve kemik) hematopoetik ve immun sistem ile ilgili dokular, iskelet kası, kalp kası, düz kas, beyin, karaciğer, meme, endotel, deri, hipofiz, pankreas, paratiroid, böbreküstü bezi, tiroid, over ve testislerde vardır" diye konuştu.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ

Baş ve boyun bölgesinde aşırı terleme, sık sık enfeksiyonlara yakalanma, depresyon ve mutsuzluk halinin D vitamini eksikliğinden kaynaklanabileceğini belirten Baysal, "Yaygın kas, kemik ve eklem ağrıları, bel ve sırt ağrısı, kemik erimesi ve ağrıya bağlı yürüme güçlükleri, uyku bozukluğu, baş ağrısı, saç dökülmesi, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetlerin de en önemli sebebi D vitaminidir. D vitamini eksikliğine bağlı gelişen kemik erimesi, düşme ve kırık için ciddi risk faktörüdür. Bunların önlenebilmesi için D vitamini kaynağı olan güneş ışınlarından faydalanılmalıdır. Bu kaynaktan yararlanmak için el-kol ve yüzün haftada 2-3 kez ortalama 5-15 dakika güneşlenmesi yeterlidir" dedi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.