Avrupa’da İslamofobi Artıyor

Eski Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, “Antisemitizm yasaklanırken, İslam karşıtlığının fikir özgürlüğü olmasını anlayamıyorum. Çifte standartlar çatışma atmosferinin oluşmasına yol açmaktadır.” dedi.

Batılı ülkelerde İslam'a ve Müslümanlara yönelik çifte standart devam ederken, İslam ve Müslüman karşıtı nefret dalgası İslamofobi olgusu da son dönemde tehlikeli boyutlara ulaştı.

Batı, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Holokosttan sonra yıllardır “antisemitizm ve Yahudi nefretinin suç sayılması” için çağrılar yapıyor. Şimdi ise Müslümanlara karşı oluşan nefret atmosferi, İslam karşıtlığını kanunen suç sayacak yasaların çıkarılmasını gerekli kılıyor.

Avrupa ülkelerinde, Yahudi karşıtlığının suç sayılmasına karşılık İslam'a hakaret edilmesinde medya ve ifade özgürlüğüne sığınılması Batı'da yaşanan çifte standardı gözler önüne seriyor.

Uzmanlar, ifade özgürlüğü ile İslam dahil tüm dinlere karşı hakaret arasında ayrım yapılması ve İslam karşıtlığını suç sayan yasalar çıkarıması çağrısında bulunuyor.

“ANTİSEMİTİZM YASAK AMA İSLAM KARŞITLIĞI FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ”

2001 ile 2011 yılları arasında Arap Birliği Genel Sekreteri görevini yürüten Amr Musa, Facebook hesabından yaptığı yazılı açıklamada, “Antisemitizm yasaklanırken, İslam karşıtlığının fikir özgürlüğü olmasını anlayamıyorum. Çifte standartlar büyük bir beladır, bunlardan kaynaklanan politikalar ve tepkiler, harareti sürekli artan bir çatışma atmosferinin oluşmasına yol açmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Musa, Müslümanların ayrımcılık, kötü muamele ve çifte standart içeren politikalara maruz kaldığı ülkelerdeki anayasal ve hukuk kurumlarının, bu adaletsizliği gidermesi ve İslam dini ve değerlerine hakaretin suç sayılması için acilen gereken çalışmaları yapması gerektiğini belirtti.

“BATI, DÜRÜST OLSAYDI TÜM İNANÇLARI KORUYACAK KANUNLAR ÇIKARIRDI”

Lübnanlı araştırmacı-gazeteci Ali Bekir, Batı'nın ve özellikle de Fransa'nı İslam ve Müslümanlarla olan ilişkilerindeki temel sorunun çeşitli bahanelerle uyguladıkları çifte standartlar olduğunu söyledi.

Bekir, İsrail veya İslam dışındaki diğer dinler söz konusu olduğunda böyle bir çifte standardın söz konusu olmadığını belirterek “İsrail'e karşı herhangi bir eleştiri antisemitizm olarak değerlendirilir ve ifade özgürlüğü içerisinde görülmez, bu eleştirinin sahibi yargılanır,” dedi.

Batı'yı dürüst olmamakla eleştiren Bekir, “Eğer Batı dürüst olsaydı, ifade özgürlüğü bahanesiyle Müslümanları baltalamak yerine tutarlı davranır tüm dinlere ve inançlara karşı aynı özgürlüğü savunarak, onları koruyacak kanunlar çıkarırdı.” diye konuştu.

Bekir, bu tarz yasaların Avrupa'da İslamofobinin yükselmesini engelleyeceğini ve siyasilerin bu konuyu seçim malzemesi olarak kullanmasına engel olacağını vurguladı.

“İSLAM'A HAKARET SUÇ SAYILMALI”

Iraklı araştırmacı-yazar Nazir el-Kenduri, “Batı dünyası, Yahudilerin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra antisemitizmi suç sayan yasalar çıkarılması yönündeki taleplerini olumlu karşıladı. O zamanlar Batılı liderler, bu yasanın toplumdaki nefret duygularını ve birçok sosyal sorunu azaltacağını düşünüyordu.” ifadelerini kullandı.

Müslümanların, Batı ülkelerinde büyük sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olan çeşitli saldırılara maruz kaldığına dikkati çeken Kenduri, “Müslümanlara ve kutsal değerlerine saldırılması sadece Batı'da yaşayan Müslümanların değil, sayıları 1,5 milyarı aşan tüm İslam dünyasının duygularını incitiyor.” dedi.

Kenduri, Müslümanların kutsallarına kasten hakaret etmenin İslam ve Batı ülkeleri arasındaki siyasi, ekonomik ilişkileri olumsuz etkileyeceği uyarısında bulunarak, “Batılı liderler, Yahudi düşmanlığının suç sayılmasında olduğu gibi, İslam'a hakareti de suç sayan bir yasa çıkarmayı yeniden düşünmeli ve bu konuyu ciddiye almalıdır.” şeklinde konuştu.

“GERÇEK İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN İSLAM DÜŞMANLIĞINI SUÇ SAYAN BİR KANUN ÇIKARILMASI GEREKİYOR”

Batı'daki gerçeklere bakıldığında ifade özgürlüğünün daha çok bir iddiadan öteye gitmediğini söyleyen Kenduri, Hazreti Muhammed'e yönelik saldırıların desteklendiğini buna karşılık Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile alay edildiğinde ise buna tepki gösterildiğini dile getirdi.

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Macron'a söylediği 'Zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var' sözlerinden sonra gördük ki İslam Peygamberine saldırı kasten yapılıyor. Bunun ifade özgürlüğüyle alakası yok. Macron'a söylenen sözlere tahammül edemediler.” şeklinde konuşan Kenduri, ifade ya da kişi özgürlüğünün diğer insanların kutsal değerlerine hakaret noktasına geldiğinde son bulması gerektiğini, aksi taktirde bunun bir özgürlük değil İslam dünyası gibi büyük bir topluluğa karşı kasıtlı bir kışkırtma olarak kabul edileceğini ifade etti.

Kenduri, sözlerini şu ifadelerle noktaladı:

“İslam ve Müslümanlara karşı yapılan kışkırtmalar, Batı ülkelerinde mezhepsel, etnik ve ırksal anlaşmazlıkların artmasına neden olacaktır. Gerçek ifade özgürlüğü ve toplumun tüm üyelerinin kutsal değerlerine saygı duyulması için İslam düşmanlığını ya da kutsal değerlerle alay etmeyi suç sayan bir kanun çıkarılması gerekiyor.”

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

İSLAMOFOBİ İFADESİ NİÇİN ORTAYA ÇIKTI?

İslamofobi İfadesi Niçin Ortaya Çıktı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.