Anne Sütü Bankası Nedir?

Anne sütü bankası ne demektir? Dinimizde bebek emzirme süresi ne kadardır?

Anne sütünün önemini anlayan kimi ülkeler erken doğmuş veya yeni doğup da öz annesinin sütünü çeşitli nedenlerle alamayan bebebeklere taze anne sütü sağlamak gayesiyle “anne sütü bankası” adı ile “kan merkezi” benzeri müesseseler kurmuşlardır. Örneğin Finlandiya’da 1937’den bu yana kurulmuş ve geliştirilmiş olan anne sütü bankaları vardır. Türkiye’de de Haccettepe Çocuk Hastanesinde 1982 yılında, taze anne sütünün üstünlüğüne dayanan bir süt bankası kurulmuştur.

Şinasi Özsoylu, anne sütü bankasında sütün toplanıp korunması ile ilgili olarak şöyle demektedir: “Anne emziremiyorsa, sütünün toplanıp pastörize edilmesi veya kaynatılması ile pek çok özelliğin kaybolacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. Dondurulması ile en az değişiklik olacağı (hücreler yönünden) bilinmekte ise de, en iyisi toplanıp taze, bu mümkün değilse bir kaç saat buz dolabında tutulduktan sonra verilmesidir. Türkiye’de uygulanan yöntem budur. Süt bankalarında pastörizasyon ve kaynatma, yağların emiliminde rolü olan lipazin (yağ sindirimine yardımcı olan mad.) kaybolmasına, ayrıca hücre ve enzimlerin yıkılmasına da neden olduğundan alınır alınmaz eksi 800 C° de dondurulmasının uygun olacağı düşünülebilir. Bu durumda sütte bulunan lökositlerin tahribi söz konusu olacaktır.”[1]

Erken doğum veya yeni doğum durumunda, ya da daha sonraki günlerde öz anne çocuğuna süt veremiyorsa, bebeğin anne sütü ile beslenmesi nasıl sağlanacaktır? Kanaatımızca, kan vermelerde olduğu gibi, çocuk hastanesi ya da doğum evi yönetimi, kendi çevresinde gerektiğinde süte ihtiyacı olan çocuğu emzirmek üzere “süt anne” dosyası oluşturabilir. Üstelik çocuğunu kaybeden ya da çocuk sevgi ve özlemi içinde nice varlıklı hanımlardan severek çocuk emzirenler çıkabileceği gibi, fakir olup, kendi bebeğinin ve ailesinin masraflarına katkıda bulunmak üzere bunu bir ücret karşılığında yapan hanımlar da olacaktır. Süt emzirme karşılığında ücret alınabileceğinde şüphe yoktur.[2] Ancak gerek hastanede ve gerekse evde emziren süt annenin kim olduğunu ve süt anne de emzirdiği çocuğun kimliğini bilmeli ve bunu kaybolmayacak bir yere yazıp aile fertlerine bildirmelidir. Taze ve sürekli süt temini için en sağlıklı yol bu olsa gerektir.

DİNİMİZDE BEBEK EMZİRME SÜRESİ

Çoğunluğa göre, hısımlık doğuran sütün ilk iki yaş içinde emilmesi gerekir. Çünkü âyette “Anneler, çocuklarını iki bütün yıl emzirirler” buyurulmuştur. Nesep hısımı olan çocuklarla ilgili olan bu hüküm, süt emen diğer çocukları da kapsar. Hadiste “Süt hısımlığı ancak iki yaş içinde emzirilen sütle oluşur”[3] buyurulur.

İmam Ebû Hanîfe’ye göre ise emme süresi 30 aydır. Delil şu âyettir:

“Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten ayrılmasının süresi otuz aydır.[4] Burada 30 ay, hem gebeliğin, hem de sütten ayrılmanın ayrı ayrı süresidir.

Çoğunluk fakihlere göre ise, bu ayette iki yıl emme süresi ile gebeliğin en kısa süresi olan altı ayın toplamı verilmiştir. Nitekim sütten ayrılmanın iki yıl olduğunu belirleyen başka deliller de vardır. Başka bir âyette şöyle buyurulur:

“Biz insana anne-babasına itaat etmesini bildirdik. O’nun anası kendisini zahmet üstüne zahmetle taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür.”[5]

Dipnotlar:

[1]. Özsoylu, age, s. 31. [2]. bk. Talâk, 65/6. [3]. Buhârî, Nikâh, 21. [4]. Ahkâf, 46/15. [5]. Lukmân, 31/21.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’IN ÇOCUKLARI KORUMAK İÇİN ALDIĞI ÖNLEMLER

İslam’ın Çocukları Korumak İçin Aldığı Önlemler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.