Amr b. Âs (r.a.) Kimdir?

Amr b. Âs (r.a.) kimdir? İslam tarihinde önemli bir asker, yönetici ve stratejist olarak nasıl iz bıraktı?

Meşhur sahâbî, Mısır’ın fâtihi ve kudretli bir devlet adamı olan Amr b. Âs, İslam tarihine damga vuran isimler arasında yer aldı.

AMR B. ÂS (R.A.) KİMDİR?

Kureyş kabilesinin Sehm koluna mensup olan Amr b. Âs (r.a.), Mekke’de doğdu ve Müslüman olmadan önce ticaret ve siyasetle yakından ilgilendi. Habeşistan’a yaptığı ticarî seyahatler sırasında Necâşî ile dostluk kurdu.

Habeşistan’a hicret eden Müslümanlara sığınma hakkı tanınmaması için Mekke’nin temsilcisi olarak Necâşî’ye gönderildi. Bedir Savaşı’na katılamayan Amr b. Âs (r.a.), Uhud ve Hendek savaşlarında Kureyş ordusunun süvari birliklerine kumanda etti. Mekke fethinden önce 629 yılında Müslüman oldu.

Amr b. Âs (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından askeri ve siyasi görevlerde görevlendirildi. Zâtüsselâsil Seriyyesi’nde kumandanlık yaptı ve Umman’a gönderildi. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra, Hz. Ebû Bekir’e (s.a.v.) biat etti ve küçük bir orduyla Filistin’i fethetti. Ecnâdeyn ve Yermük savaşlarına katılarak büyük zaferler kazandı. Hz. Ömer (r.a.) döneminde Kudüs’ü teslim alarak, Mısır’ın fethini sağladı ve “Mısır fâtihi” unvanını kazandı.

Mısır’da valilik yaptığı dönemde bayındırlık çalışmalarına büyük önem vererek Fustat şehrini kurdu ve Nil Nehri’ni Kızıldeniz’e bağlayan kanalı açtırdı. Ancak Hz. Osman’ın (r.a.) halifeliği döneminde Mısır valiliğinden azledildi.

Hz. Ali’nin (r.a.) halifeliğine karşı çıkmış ve Sıffîn Savaşı’nda Muâviye’nin safında yer alarak, hakemliğe gitmiştir. Savaşın ardından Mısır’a dönerek Muâviye’nin valisi oldu.

Amr b. Âs (a.s.), zeki, cesur, iyi bir hatip ve başarılı bir idareci olarak tanındı. Arap edebiyatında örnek alınan şiirler söylemiş ve hadis rivayetlerinde bulunmuştur. 93 yaşında Mısır’da vefat etti.

Kaynak: DİA’dan derlenmiştir.

İslam ve İhsan

AMR BİN AS (R.A.) KİMDİR?

Amr Bin As (r.a.) Kimdir?

İLK SAHABİLER KİMLERDİR?

İlk Sahabiler Kimlerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.