Altınoluk Dergisi'nin Dosya Konusu: Türkiye'nin Gençlik Sınavı

29. yılını tamamlayan Altınoluk Dergisi, bünyesinde barındırdığı kalemler ve yazıları ile Eylül ayında da okuyucuyla buluştu. Derginin bu ayki dosya konusu ise Türkiye’nin Gençlik Sınavı.

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, daha önceki iki sayıda da işlediği “Tasavvuf Kur’an ve Sünnet’le Kemale Ermektir” başlıklı makalesinin üçüncü bölümünde tasavvuf âdâbına dikkatleri çekiyor. Rabıtayı reddeden ve onda aşırıya kaçan iki farklı grubun varlığına işaret eden Hocaefendi, rabıtanın bir muhabbet tezahürü olduğunu dile getiriyor ve bu muhabbette aşırıya kaçarak rehber edinilen zâta  uluhiyyet atfetmenin Kur’an ve Sünnet’e aykırı olduğunu, maazallah, bu tür davranışların kişiyi yoldan çıkaracağına işaret ediyor.

Derginin bu ayki dosya konusu ise Türkiye’nin Gençlik Sınavı.  Gençlik için en önemli muhitlerin başında, arkadaşlık çevresi ve yaşanılan sokak gelir. Dr. Adem Ergül gençlerin ömürlerini geçirdiği çevrelerin günümüzde sanallaşması ve bir anlamda genişlemesine dikkat çekiyor. Gençlik döneminde “dînî değerlerle tanışmak ve hatta bütünleşmek gerekliliğine” dikkat çeken Ergül, gençler için “Yalnızlık, zayıflıktır” diyor.

Gençlerin eğitimi ile ilgili temel problemlerini konu edindiği yazıda ise gençliği merkeze alarak, aile, çevre, okul eleştirisi yapıyor Adem Tahir Yılmaz.

altınolukM. Lütfi Arslan ise “mevcut gençlik politikalarının temel eksikliğinin gençlikle ilgili ana ideal ya da kızıl elma eksikliği olduğunu” belirterek, “bir şeylerin değişme zamanı gelmiş ise bunun ilk dillendirileceği yer gençlik alanı olmalıdır, çünkü gençlere söz duyuramayan kimseye söz duyuramaz” diyor. Arslan’ın yazısından dikkat çekici cümlelerden yalnızca birkaçı ise şu şekilde: “Eğitimde asıl olan, bütün disiplinlerde olduğu gibi usta-çırak ilişkisidir. İnsan evladı makine ile adam olmaz; insan evladını adam edecek olan ancak adam gibi adamlardır. İnsan karaktere meftundur.”

Prof. Dr. Süleyman Derin, İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin mektuplarından yola çıkarak “Gençlik Çağını Değerlendirmek” başlıklı kaleme almış bu sayıda.

Hayrettin Karaman’ın gazete yazılarının bir derlemesi olan ve İmam Hatip Okulları’nın önemi, kaliteli bir gençlik yetiştirilmesi meselesindeki sorumluluğu, İmam Hatiplerin niteliğini arttırma sürecinde neler yapılması gerektiği gibi soruların cevaplarını bulacağımız kısa ve öz bir yazı davar dergide.  

Dosya konularının dışında kaleme alınan yazılardan en dikkat çekici olanı ise Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu’nun elinden çıkan, “Nokta-i Süveyda” başlıklı yazı. Kendisine dair pek bir kaynağın bulunmadığı Nokta-i Süveyda’nın ne olduğunu merak eden okuyucular için bu yazı büyük önem arzediyor. Zira Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin eserlerinde Nokta-i Süveyda “insanlığın en üst mertebesi” olarak tanımlanıyor.

Her sayıda bir sahabiyi bizimle tanıştıran Mustafa Eriş Bey, Eylül sayısında ise Zekvan İbni Abdikays adlı sahabiyi konuk ediyor sayfasına. Akabe’de Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile görüşen altmış kişilik sahabe arasında yer alan Zekvan –radıyallahu anh- Medine’yi hicrete hazırlayan “hem ensar ve hem de muhacir” bir sahabidir.

Ve daha birçok yazının yer aldığı Altınoluk Dergisi Eylül sayısıyla sizleri bekliyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.