Allah Yolunda Vermenin, İnfâkta Bulunmanın Önemi

Allah (c.c) yolunda vermenin, infâkta bulunmanın önemi nedir?

İnfak, gerek hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya mâişet yardımı yaparak onların geçimini sağlama demektir. Kur'an-ı Kerîm'in pek çok âyetinde, müminlere "Allah yolunda infak" emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür.

Allah Teâla, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

"... Aranızdan, inanıp da (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük ecir vardır."[1]

"Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir. O, her şeyi bilendir."[2]

"Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, işte onların Rableri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır."[3]

"Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın…"[4]

İmkânı olduğu halde fakirlere, düşkünlere, yetimlere yardımcı olmamak, cehenneme gitmeye sebep olacak bir tutumdur. Bunu, şu âyetten de anlamaktayız:

"...Sizi bu yakıcı azaba sürükleyen nedir? diye sorarlar. Onlar, derler ki: 'Biz, namaz kılanlardan değildik. Bir de düşkün kimseyi doyurmuyorduk."[5]

Allahu Teâlâ, takva sahibi müminleri anlatırken, onlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler."[6] Ayetten de anlaşıldığı gibi insana malı, rızkı veren Allah'tır, insan bunun bilincinde olmalı ve yoksullara karşı cimri kesilmemeli, muhtaç olan insanları koruyup gözetmelidir. Böyle yaptığı takdirde sevabını ve karşılığını Allahu Teâlâ’dan fazlasıyla alacaktır. Çünkü Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Kim, din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da ona yardımda bulunur. Kim, bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun, kıyamet gününde bir sıkıntısını giderir."[7]

Bollukta ve darlıkta infâkta bulunmaya gayret etmelidir. Cenâb-ı Hakk: “O takvâ sâhipleri ki, bollukta da darlıkta da Allâh için infâk ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları afvederler. Allâh da, (bu şekilde davranan) ihsân sahiplerini sever”[8] buyurmaktadır.

Allâh Rasûlü, hiçbir şeyi olmayanı dahi infâk seferberliğine teşvik ederdi. Meselâ Ebû Zer -radıyallâhu anh- ashâbın en fakirlerinden olduğu hâlde onu bile infaka dâvet eder ve şöyle buyururdu: “–Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”[9] Bunun içindir ki, ashâb-ı kirâm dâimâ bir infâk seferberliği içinde olurlardı. Tebük seferi için Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-, malının yarısını getirmiş; Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhü anh- ise malının tamamını infâk etmiştir.

Aile fertleri arasında büyük sıkıntı içinde olanlar varken uzakta olanlara yardım etmeye kalkışmak maslahata uygun düşmez. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin sarf edeceği en faziletli dinar, kendi aile fertlerine infak ettiği dinarla, Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcadığı dinardır"[10].

Âile fertlerine yapılacak harcama aynı zamanda sadaka hükmündedir. Hadiste şöyle buyurulur: "Bir müslüman, aile fertlerinin geçimini, Allah'ın rızasını umarak sağlasa bu, kendisi için sadaka olur".

Ayeti kerimede de şöyle buyurulur: "...Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan (hizmetçi ve benzeri) kimselere iyilik edin..."[11]

Ekonomik durumu iyi biri için infâkın en faziletlisi kişinin muhtaç durumda bulunan hısımları için yaptığı harcamalardır. Peygamberimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-"İnfâka önce kendinden, sonra nafakası senin üzerine vacip olan kimselerden başla!"[12] buyurarak bu hususa dikkat çekmiştir.

Kadının eğer kocası fakir ise malından yardım yapması gerekir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Kocan ve çocuğun tasadduk etmeye en lâyık olan kimselerdir"[13] .

ŞAFİİ MEZHEBİ VE ŞAFİİ HAZRETLERİ

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

Dipnotlar:

[1] Hadid sûresi, 7. ayet

[2] Bakara sûresi, 261.  ayet

[3] Bakara sûresi, 274. âyet

[4] Münafikûn sûresi, 10. ayet

[5] Müddessir sûresi. 40-44. ayetler

[6] Bakara sûresi, 3. ayet

[7] Sahîhu’l-Müslim, Kitabü’l-Birr ve’s-Sıla, 58.

[8] Âl-i İmrân sûresi, 134. âyet

[9] Müslim, Birr, 142

[10] Müslim, Zekât, 38; İbn Mace, Cihâd, 4; Ahmed b. Hanbel, V, 279, 284

[11] Nisa sûresi, 36. ayet

[12] Buhâri, Zekât 18, Nafakât 3; Müslim, Zekât 41; Tirmizî, Zekât 38, Zühd 32; Nesaî, Zekât, 51, 53, 60

[13] Ebû Dâvud, Zekât, 44; Talâk, 19

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

SADAKA ÇEŞİTLERİ NELERDİR? (ŞAFİİ FIKHI)

Sadaka Çeşitleri Nelerdir? (Şafii Fıkhı)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.