Yüzakı Dergisinin Nisan 2024 Sayısı Çıktı

Yüzakı dergisinin 230. sayısı çıktı. Yüzakı dergisinin Nisan 2024 sayısı “Ebedî Bayram İçin...” kapağıyla yayınlandı.

“Ebedî Bayram İçin...” başlığıyla çıkan Yüzakı dergisinin 230. sayısının sunuş yazısı şu şekilde takdim edildi.

EBEDÎ BAYRAM İÇİN...

İnsan şöyle bir zihnini dağıtmak, hani biraz eğlenmek için bakıyor telefona. Sosyal medya hesaplarında şöyle bir tur... Kısa kısa espriler, skeçler, parçalar... Kimine gülüyorsunuz, kimini gereksiz bulup geçiyorsunuz, kiminde şöyle bir durup beğenerek bakıyorsunuz. Fakat birden bütün eğlenceyi kaçıran bir şey oluyor:

Filistin’den ağıt ağıt ama dimdik konuşan bir kız çocuğu, yüzü gözü yanık bir bebek, yere düşmüş ve parçalanmış yardım paketinden dökülen pirinçleri toplayan insanlar, sedyede bir deri bir kemik bir ceset, kefenlenmiş bir bebeği bağrına basan gözü yaşlı bir adam, evinin enkazında ailesini arayan bir kişi...

O kısa telefon molası, içiniz burkularak, Âkif’in ifadesiyle;

Utandım ağlayarak, ağladım utanmayarak, hissiyâtıyla bitiyor.

Bu bayram da böyle olacak gibi. Şekerler buruk, çikolatalar daha bir bitter... Lokmalar boğazımızda düğümlü. En tatlı sohbetlerin ortasına âdeta bomba gibi acı haberler, acziyetimizin altı aydır katmerleşen ağırlığı düşecek.

Yaşamayalım mı bunları? Yazmayalım mı? Yazmaktan, geride bir iz bırakmaktan da mı utanalım? Yoksa Yahya Kemal gibi son bir tesellîye mi sarılalım:

Mâdem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür!

Zâlimi durdurmayı Allah’tan bekliyoruz ya, bayramın da buruk olmayanını O’ndan bekleyeceğiz:

EBEDÎ BAYRAM İÇİN...

Ebedî bayram; şefaat, cennet, Cemâlullah...

Lâkin onun yolu da bu dünyada bir hamle yapmaktan geçiyor.

Necip Fazıl’ın sözünden ilhamla şu soruyu sormaktan geçiyor:

“Zâlimleri kahredecek, muzdaripleri tesebbüm ettirecek gerçek bayram hangi rûhî hamleye muhtaçtır?”

Ne ergenlerimizi, ne ihracatçımızı boykota iknâ edebilmişiz. Filistin diye bir derdimizin olup olmamasını bile tartışanlarımız var. Bu sebeple âciziz. Yürekler toplu atmıyor.

Önce «biz» olmamız gerek.

Önce biz «olmamız» gerek.

Birilerinin arz-ı mev‘ud veya megalo idea hayallerinin parçası olmamamız için de milletçe kenetlenmemiz gerek. Buruk bayramlar; bu iş için biçilmiş kaftan, bu vazife için fırsat. Hâl ile tebliğ imkânı. En samimî rûhî hamle...

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; ebedî hüsran ve ebedî bayrama götüren rotaları ortaya koyduğu başyazıda, bütün içtimâî vazifeleri, bütün eğitim ve irfânî faaliyetleri dumura uğratan tatil anlayışını, bilhassa bayramı tatilleştirme hatasını tenkit etti.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Sonsuz İkramları Hayata Yansıtmak» başlıklı makalesinde, Ramazân-ı şerif ve Kadir Gecesi gibi nimetleri ihyâ ettikten sonra onu muhafaza etmek, bayramı rehâvete düşmeden bir ibâdet neşesiyle değerlendirmenin sırlarını anlattı.

«En Güzel Mîras» başlıklı «Kıssalar» yazısında, Peygamber mîrâsı ilmin hangi ilim olduğu, evlâtlara hangi tahsili verip hangi mîrâsı bırakmaya teksif olmak gerektiği işlendi.

Yazarlarımız; yoğun mânevî gündeme, kulluk ve benlik çatışmasına, içtimâîleşmenin zarûretine temas eden makaleler kaleme aldılar.

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM, «Ru’yet-i Hilâl» meselesinde çerçeveyi çizerken, Z. Özlem ABAY, psikolojinin öz saygı ve öz şefkat kavramlarını tasavvufî bir bakışla ele aldı.

Kıymetli Okuyucularımız,

20’nci yılımızda abonelerimize yine çok kıymetli bir hediyemiz var. Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi’nin makale spotları ve sohbet notlarından meydana gelen güzîde bir eser: «En Güzel Mîras»

Yakında sizlerle buluşacak bu eser, sene boyunca aile sohbetlerinizin baş ucu kitabı olmaya namzet. Siz okuyucularımızı, bir aboneye daha vesile olarak bu en güzel mîrâsı paylaşmaya davet ediyor, duâ ve desteklerinizi bekliyoruz.

Dergiye ulaşmak için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.