Yüzakı Dergisinin Aralık 2019 Sayısı Çıktı

Yüzakı dergisinin 178. sayısı çıktı. Yüzakı dergisinin aralık 2019 sayısı “Sayısız Nimete, Sonsuz Şükür” kapak başlığıyla yayınlandı.

Sayısız Nimete, Sonsuz Şükür” kapak başlığıyla çıkan Yüzakı dergisinin 178. sayısı şu şekilde takdim edildi.

TASAVVUFUN İLK GÖRÜNÜŞ ŞEKLİ

Tasavvuf, Allah Rasûlü ve sahâbenin yaşadığı mâneviyat ve rûhâniyet dolu İslâm. Fakat o İslâm ile yaşanan İslâm vâkıaları (fenomenleri) farklılaşmaya başlayınca, tarihî bir hareket olarak tasavvufun ilk görünüş şekli «zühd» ile oldu.

Hep söylenmiştir: Yokluklara karşı sabır imtihanını üst seviyede verebilen Müslümanlar, varlıklar karşısında şükür imtihanından aynı muvaffakiyetle çıkamadılar. Zorluklarda daima ruhsatlara sığınmak nasıl kaybettirici ise, genişliklerde mubahların gölgesinde fazla oyalanmak da öyleydi.

Sayısız nimetler içindeyiz. Sayamayacağımız nimetler... Bunlar sonsuz da bir şükür istiyor.

ASIL ŞÜKÜR

Şükrün içinde; «Elhamdülillâh!» demek de var ama asıl şükür, onu paylaşmak, onu putlaştırmamak, israf etmemek, asıl sahibinin râzı olmadığı tarzda kullanmamak. Şükrü edâ edilmeyen sayısız nimet ise, sonsuz ağırlıkta bir hesap demek, dünyada da âhirette de.

Dünyada itham edilmek var. Müslümanlar ayıplanıyor, görgüsüzlükle, israfla, lükse düşmekle, dünyaya mağlûp olmakla, makam, servet, şöhret delisi olmakla suçlanıyor. Bu ithamlar, sadece şahıslarına değil, temsil ettikleri müesseselere de sıçrıyor, onlara da karalama vesilesi oluyor... Vebal büyük.

Sadece bu sebeple bile; yani Müslümanların yüzünü kara çıkarmamak için, sadece şu firâset ve basîret için bile, Müslümanların dünyaya karşı tok gözlü olmaları, daha kanaatkâr, daha mütevâzı, daha ölçülü ve mûtedil olmaları şart.

Çünkü biz kondursak bile, ağyar; konduramıyor Müslümanlara israfı, görmemişliği, dünya-perestliği...

Aralık ayındayız. Şeb-i Arûs’u hatırlayacağız. Mîlâdî senenin son ayında; bu dünyadan göçüp gideceğimizi, Allâh’a cepsiz kefenlerle döneceğimizi yeniden tefekkür edeceğiz. Bu dünyayı; nefsimiz adına değil, kardeşlerimiz için, insanlık için îmâr etmemiz gerekiyor. Nimetleri, dünyamızı bile ayıplatacak şekilde israf değil, âhireti kazandıracak yatırımlara sarf etmemiz gerekiyor. Yani şart üstü şart:

SAYISIZ NİMETE, SONSUZ ŞÜKÜR

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali Eşmeli; şükrü anlattı, idrâk ettirdi. Şükrün aynı zamanda, bir davranış süzgeci olarak kullanma usûlünü gösterdi.

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi;«Kur’ânî Tâlimatlar» makalelerinde, «Kur’ân’da Hamd ve Şükür» mevzuunu kaleme aldı. Zıddı olan nankörlüğün fecaatini ortaya koydu. Mânevî nimetleri bilhassa tebârüz ettirdi.

Mevlânâ köşesinde ise; temsilî kıssalar refâkatinde, bir «İmtihanlar Geçidi» olan hayat ve onun nasıl muvaffakiyetle neticelendirilebileceği, başa gelen müsbet ve menfî, hayırlı ve zorlu hâdiselere nasıl bakılması ve nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair, hikmetle dolu bir hayat rehberliği sizleri bekliyor.

Yazarlarımız; seleften bize, sahâbeden Osmanlı’ya, doğudan batıya, «dünya» ve dünyalık meselesine mûtedil bakışı ele aldılar. Dünyayı hem îmâr edebilmek, hem de ona kapılmamak noktasında ölçüleri tayin etmeye çalıştılar.

Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım Hocamız; «kazanma ve koruma» duygumuzu, geçici dünyalıklara değil, kardeşlik, muhabbet, îtimat ve îman gibi mânevî değerlerimize yönlendirmemiz gerektiğini, bunun bir îman borcu olduğunu vurguladı.

Şeb-i Arûs; ölümü güzelleştirmek, ölümü tefekkür etmek, ölümü güzelleştirmek, yalancı dünyaya aldanmamak...

Kadı Şureyh, Ebû Hanîfe Hazretleri, İbn-i Rüşd, Muhyiddin İbn-i Arabî, Mevlânâ Şiblî, Merkez Efendi, Sinan Paşa, Hasırcızâde, Şair Dertli, Yahya Kemal... Dünyadan iz bırakarak gelip geçen eslâftan birkaç nükte...

Şiirler... Bu dünyada söylenmeye değer ne varsa, kuyumcu terazisiyle tartıp söyleyen yüz akı şiirler... 

Ayrıntılı bilgi yuzaki.com’da...

 

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’E ŞÜKÜR SECDESİ YAPTIRAN MÜJDE

Peygamber Efendimiz’e Şükür Secdesi Yaptıran Müjde

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.