Yıldız Sarayı Müzesinde Neler Var?

Osmanlı Devleti 34. Padişahı Sultan II. Abdulhamid tarafından genişletilerek devletin merkezi olarak kullanılan Yıldız Sarây-ı Humayun'u zamanın en gizemli yapısı olarak işlev gördü. Türk Osmanlı saray mimarisinin son örneği olan Yıldız Sarayı, Beşiktaş semtinin Yıldız tepesinde bulunuyor.

Saray'ın bulunduğu arazi Kanuni (1520-1566) döneminden itibaren avlanma yeri olarak kullanılıyordu. Daha sonra ilk yapı Sultan I. Ahmed tarafından yapıldı ve sonraki padişahlar döneminde de eklemeler yapılarak genişletildi. En radikal değişimi ise II. Abdülhamid zamanı görerek devletin yönetim merkezi halini aldı. Bu dönemde saray, padişahın özel yaşamına ait mekanlarla birlikte, resmi görevlilere tahsis edilen binaları, tamirhane, marangozhane gibi atölyeleri ve tiyatro, müze, kitaplık gibi kültür ve sanat yapılarını da kapsıyordu.

Sultan Vahideddin’den sonra bir süre boş kalan saray binaları, 1924 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebi’ne tahsis edildi. 1946 yılında Harp Akademileri’ne bırakılan saray, 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredildi. “Yıldız Sarayı Müzesi Müdürlüğü” adıyla 1993 yılından itibaren müzeleştirilmeye başlanarak 8 Nisan 1994 yılında müze olarak açıldı. Açıldı açılmasına ama ziyaretçi sayısında gözle görülür bir yokluk bulunuyor.

İşte Sultan II. Abdülhamid'in özellikle saltanata geçtikten sonra hayatının büyük bölümünü geçirdiği Yıldız'daki müze ve bazı özel eşyalar...

1- SULTAN II. ABDÜLHAMİD'E ÖZEL OLARAK YAPTIRILAN ARABA

5303f2fee569b9896f65bdf16d69a8c3_big_r

Sultan II. Abdülhamid'in genellikle Cuma selamlığına çıktığında kullandığı bu "Landon" tipi araba Müze'ye girildiği zaman karşınıza çıkan büyük hol'de bulunuyor. Bir çok özel eşyanın sergilendiği bu alanda bulunan araba, Paris'te 2 adet yaptırılarak saraya getirilmiştir.

2- ABDÜLHAMİD'İN ELBİSESİ

39686a0ae22bbc000766f711be8c6eea_big_r

Araba ile aynı alanda sergilenen Sultan'ın giydiği bir çok elbiseden birisi.

3- II.ABDÜLHAMİD'E AİT AT BİNME EYERİ

f3015f817fd3f637aafb71f090842bf3_big_r

Özellikle şehzadeliğinde kendi kullandığı atlar ile dolaşan II. Abdulhamid'in iyi bir at binicisi olduğu biliniyor. Şehzadelik döneminde kullandığı at binme eyeri.

4- VALİDE SULTAN KOLTUĞU

518df6e1c7c3d170b4e7870a2939b1f9_big_r

Osmanlı Valide Sultanları'na ait 19 yüzyıl koltuğu.

5- II. ABDÜLHAMİD'İN MARANGOZ ALETLERİ

1b5e0093f0cfda0b4de0dc82599c357b_big_r

Müzeye girdikten sonra "araba" ve "elbise" gibi özel eşyaların sergilendiği alandan bir sonraki oda ise iyi bir Marangoz olan Sultan'ın iş aletlerinin bulunduğu yer. Sultan'ın marangoz ustalığını yerinde görmek isteyenler Süleymaniye'deki Eski İstanbul Müftülüğü, şimdiki Şeriyye Sicilleri Arşivi kütüphanesinin dolaplarına bakarak 19 ve 20. yüzyılın en iyi mobilya ustasının eserlerini görebilirler.

6- KÜÇÜK MABEYN HAMAMI

3cc3e185449de5228c161c3235a933de_big_r

Marangoz aletlerinin bulunduğu odadan çıktıktan sonra koridorun solunda yer alan hamam, yanan Kaskat Köşkü’nün yerine yaptırılmıştır. Hamamda "sıcaklık" ve "ılıklık" bölümleri ve bir de şömineli dinlenme odası bulunuyor.

7- KÜÇÜK MABEYN HAMAMI

ddaab2b50696ed0dc24305b018eadb9f_big_r

Hamamın dinleme amaçlı yapılan bölümü.

8- KÜÇÜK MABEYN KÖŞKÜ

b8003f3aaa9df98a2b0fd434b0df2479_big_r

Hamamın bulunduğu koridordan devam ettiğimiz vakit Küçük Mabeyn Köşkü karşımıza çıkıyor. Sultan II. Abdülhamid tarafından 1901 yılında çalışma ve dinlenme köşkü olarak inşa ettirildi. Sultan, bazı resmi görüşmelerini de burada gerçekleştirmiş, mekan sonraki padişahlar tarafından da bu amaçla kullanılmıştır.

Sultan II. Abdülhamid’e tahttan indirildiği haberi bu köşkte verildi. Sultan Vahidettin de Dolmabahçe Sarayı’ndaki ikametinden sonra Yıldız Sarayı’na yerleşerek mütareke döneminde görüşmelerini burada gerçekleştirdi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.