Yedi Mescidler (Mesâcid-İ Seb‘a) Nerede ve İsimleri

Hendek Savaşı’nın geçtiği yerde Sel' dağının kuzeybatısında Mesâcid-i Feth diye de anılan yedi küçük mescide verilen isim Mesâcid-İ Seb‘a. Yedi Mescidler nerede, isimleri ve hakkında kısaca bilgiler...

Hendek Savaşı’nın geçtiği yerde Sel' dağının kuzeybatısında Mesâcid-i Feth diye de anılan yedi küçük mescid vardır. Bunlardan Mescid-i Feth, Mescid-i Selmân-ı Fârisî, Mescid-i Ali b. Ebû Tâlib ve Mescid-i Ebû Bekir es-Sıddîk klasik kaynaklarda geçmekte, Mescid-i Ömer b. Hattâb ve Mescid-i Sa'd b. Muâz'ın (Mescid-i Fâtıma) XX. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu altı mescidin biraz güneyinde yer alan ve XX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Mescid-i Benî Harâm'ın araya diğer yapılar girmeden önce onlarla bir bütünlük arzetmesinden dolayı veya Hendek yakınındaki Mescidü'r-râye’nin Mesâcid-i Seb'a'yı tamamladığı ileri sürülmektedir.

Bunlardan Mescid-i Feth’e Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hendek Gazvesi sırasında karargâhının kurulduğu yerde düşmanın yenilmesi için dua etmesi ve namaz kılmasından dolayı bu ismin verildiği kaydedilir. Yine bu sebeple Mescid-i Ahzâb, etrafındaki diğer mescidlerden daha yüksek bir yere yapıldığı için Mescid-i A'lâ diye de anılmıştır. Hendek Savaşı esnasında namazgâh niteliğinde olan bu alana daha sonra tek revaklı bir mescid inşa edilmiştir. Ömer b. Abdülazîz, Medine valiliği sırasında mescidi eski planına uygun biçimde yeniden yaptırmıştır. Eyyûbîler döneminde 1179'da ve Osmanlılar döneminde 1853-54'te Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılan Mescid-i Feth yaklaşık 8,5 m. boyunda 3,5 m. genişliğinde ve 4,5 m. yüksekliğindedir. Mescide çıkmak için 1991'de biri kuzey, diğeri doğu tarafında, her biri yirmi yedi basamaklı iki merdiven yapılmıştır.

Mescid-i Selmân-ı Fârisî adını, Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e savaştan önce şehrin etrafına hendek kazılmasını tavsiye eden Selmân-ı Fârisî’den almıştır. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in veya Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-’nın namaz kıldıkları rivayet edilen bu yerde ilk defa Ömer b. Abdülazîz’in Medine valiliği sırasında mescid yapıldığı tahmin edilmektedir. Eyyûbîler döneminde 1181'de yeniden yaptırılan mescidin kuzeyinde küçük bir avlu, revakın güney duvarında bir mihrap vardı. Tavanı beşik tonoz şeklinde olan binanın kuzey tarafındaki duvarında ortadakinin diğerlerinden daha büyük ol-duğu üç kemer yer alıyordu.

Selmân-ı Fârisî Mescidi'nin güneybatısında yer alan Mescid-i Ebû Bekir es-Sıddîk'in, eskiden Ali b. Ebû Tâlib Mescidi olarak bilindiği ve günümüzde Mescid-i Ali b. Ebû Tâlib olarak bilinen mescidin ise Mescid-i Ebû Bekir olduğu ileri sürülmektedir. Burada Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in veya Hz. Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın namaz kıldıkları rivayet edilmektedir. Mescid, Osmanlılar döneminde 1853-54’te Sultan Abdülmecid tarafından Mescid-i Feth ile birlikte yeniden yaptırılmıştır.

Mescid-i Ömer b. Hattâb, Ebû Bekir Mescidi'nin güneydoğusunda olup 1853-54'te yenilenen Mescid-i Feth’in bir benzeridir. Hz. Ömer -radıyallâhu anh-’ın Hendek Gazvesi günlerinde namaz kıldığı yere inşa edilmiştir. Mescid-i Ali b. Ebû Tâlib, Selmân-ı Fârisî Mescidi’nin güneydoğusunda ve Hz. Ali -radıyallâhu anh-'ın Hendek Gazvesi günlerinde namaz kıldığı yere inşa edilmiş olup Eyyûbîler döneminde 1181'de, Memlükler döneminde 1471-72’de yenilenmiştir. I497'de tamirat gören Mescid-i Ali b. Ebû Tâlib, Sultan Abdülmecid döneminde 1851-52'de yeniden yapılmıştır.

Bazı geç döneme ait kaynaklarda Mescid-i Fâtıma adıyla da geçen Mescid-i Sa'd b. Muâz 1947 tarihli Medine haritasında Ömer b. Hattâb Mescidi’nin güneybatısında yer almaktadır. Sa'd b. Muâz Hendek Savaşı esnasında kendisine isabet eden okla şehid olmadan önce burada namaz kılmıştır.

Medine'de Evkaf ve Mescidler İdaresi tarafından 1989 ve 1992 yıllarında hazırlanan raporda bu altı mescidin adı geçmekle birlikte son yıllarda Mescidi Feth ile Mescid-i Selmân el-Fârisî ve Mescid-i Ömer b. el-Hattâb dışındakiler yıktırılmış olup bunların bulunduğu alanda yeni bir cami inşa edilmiştir.

Kaynak: Diyanet İşleri Kutsal Topraklar Rehberi

İslam ve İhsan

BEDİR SAVAŞI

Bedir Savaşı

MESCİDİ NEBEVİ NEDİR, NEREDE? MESCİDİ NEBEVİ'NİN ÖZELLİKLERİ

Mescidi Nebevi Nedir, Nerede? Mescidi Nebevi'nin Özellikleri

MEDİNE NEREDEDİR, ÖNEMİ NEDİR?

Medine Nerededir, Önemi Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.