Türkiye Sayesinde Bosna Hersek İkinci Endülüs Olmayacak

IUS Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Latic, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece Boşnaklara değil, bütün Balkanlar’a aynı minvalde yaklaşıyor. Türkiye sayesinde Bosna Hersek ikinci Endülüs olmayacak.” dedi.

Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Latic, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece Boşnaklara değil, bütün Balkanlar’a aynı minvalde yaklaşıyor. Türkiye sayesinde Bosna Hersek ikinci Endülüs olmayacak. Bu yaklaşım, Avrupa’da ve Balkanlar’da oluşan Türk karşıtı bütün olumsuz propagandaları boşa çıkarıyor.” dedi.

Prof. Dr. Latic, Türkiye-Sırbistan-Rusya ilişkileri, Türkiye’nin Balkanlar’daki etkinliği, Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına dair değerlendirmelerde bulundu.

Latic, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından 6 Mayıs’ta düzenlenen Türkiye-Sırbistan İş Forumu’nda konuşan Sırbistan Cumhurbaşkan Aleksandar Vucic’in “Türk iş adamlarını ülkeme bekliyorum.” açıklamalarının Boşnak-Sırp ilişkilerinde yeni bir sayfa açabileceğini söyledi.

Sırbistan’da İslam ve Türk karşıtlığının birtakım ırkçı gruplar tarafında benimsendiğini, halkın çoğunluğunun böyle bir tavrının olmadığını vurgulayan Latic, şöyle devam etti:

Sırbistan’ın ekonomisi çöküş noktasında gelmiş durumda. Dolayısıyla Türkiye’nin Sırbistan’a yönelik yapacağı en ufak yatırım, Sırpların faydasına olur. Ayrıca Vucic’in açıklamalarının Boşnaklarla Sırplar arasında var olan birtakım sorunların çözümüne de yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Balkanlara yönelik politikası da bu anlamda çok önem taşımaktadır. Erdoğan, sadece Boşnaklara değil, bütün Balkanlar’a aynı minvalde yaklaşıyor. Türkiye sayesinde Bosna Hersek ikinci Endülüs olmayacak. Bu yaklaşım, Avrupa’da ve Balkanlar’da oluşan Türk karşıtı bütün olumsuz propagandaları boşa çıkarıyor.

Türkiye dışında da Balkanlar’da ciddi yatırım yapan başka bir ülke yok zaten. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaklaşımı, Türkiye’nin Balkanlar’a yönelik yardımları ve yatırımları, İslam ve Türk nefretini de ortadan kaldıracaktır. Bu İslam karşıtlığı doğal olarak Sırplarla iç içe yaşayan Boşnakları da ciddi ciddi etkiliyor. Türkiye’nin Sırbistan, Hırvatistan veya başka bir Balkan ülkesi ile kuracağı iş birliği, Boşnakların da rahat bir nefes almasını sağlayacaktır.’’

“SARAYBOSNA-BELGRAD OTOYOLU BARIŞ GETİRİR”

Prof. Dr. Latic, Türkiye’nin desteğiyle inşa edilmesi planlanan Saraybosna-Belgrad çift şeritli otoyol projesinin bir barış ve gelecek projesi olduğunu ifade ederek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belgrad-Saraybosna-Tuzla, Saraybosna-Belgrad-Vişegrad’ı kapsayan iki şeritli bir otoyol yapma sözü verdi. Türkiye’nin desteğiyle inşa edilmesi planlanan bu otoyol, sıradan bir altyapı projesi değildir. Bu bir barış ve gelecek projesidir. Ayrıca, bu otoyol özellikle Boşnak nüfusunun azaldığı yerlere yeniden Boşnakların ulaşımını rahat sağlayacaktır. Sırplarla Boşnaklar arasında var olan olumsuzlukların da ortadan kalkması, barışın sağlanması için de önemli bir adım olabilir.” diye konuştu.

“BALKANLAR’IN ŞU ANDA EN BÜYÜK PROBLEMİ; ORTODOKS SIRPLARLA BOŞNAKLAR ARASINDA DEVAM EDEN GERİLİM”

Türkiye ile Rusya arasında ekonomik ve siyasi yakınlaşmanın, Bosna Hersek ilişkilerine olumlu yansımalarının olacağına işaret eden Latic, “Bosna Hersek sınırları içinde büyük bir Ortodoks nüfusu ile birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin Rusya ile kuracağı iyi ilişkiler, Rusya’nın Bosna Hersek’e yaklaşımını da olumlu yönde etkileyecektir. Rusya Ortodoks Sırplara yardım ederken Bosna Hersek’i de unutmayacak. Türkiye Balkanlar’da olduğu için, Bosna Hersek’e yardım ettiği için Rusya da doğal olarak Bosna Hersek ile ilgilenmek zorunda kalacaktır. Sadece olayı Bosna Hersek bağlamında da değerlendirmemek lazım, Orta Asya’da Kazakistan ve Kırgızistan gibi diğer ülkelere de yardım edecektir. Türkiye, Bosna Hersek’in ekonomik kalkınmasını hızlandırırken aynı zamanda bir İslam ülkesi haline de getirecek.

Balkanlar’ın şu anda en büyük problemi; Ortodoks Sırplarla Boşnaklar arasında devam eden gerilim. Sırplar hala Kosova’yı kendi topraklarına katma iştahında. Türkiye’nin Rusya ile kurduğu ilişkiler, Türk Akımı projesi ve Sırbistan’a yönelik yapacağı yatırımlar, her anlamda Bosna Hersek’in konumunu güçlendirecek. İki ülke arasında barışın sağlanması yolunda önemli adımlara vesile olacaktır.’’ değerlendirmesinde bulundu.

“TARİHSEL BAĞ İKİ ÜLKE ARASINDA SAĞLAM VE KALICI İLİŞKİLERİN DEVAM ETMESİNİ GEREKTİRİYOR”

Prof. Dr. Latic, Batı dünyasının ve ABD’nin defalarca Bosna Hersek’i hayal kırıklığına uğrattığını söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Bosna Hersek ve halkını hep görmemezlikten geldi, yok saydı ya da Boşnak halkını aşırı grupların insafına bıraktı. Ama artık öyle bir şey olmayacak. Çünkü Türkiye, Bosna Hersek’i Balkanlar’da yalnız bırakmayacak. Tabii olarak Türkiye’nin Balkanlar’da, özelde Bosna Hersek’in kalkınması için yapacağı yatırımlardan ABD ve Batı dünyası hoşlanmayacaktır ve bir şekilde bunun önüne geçmeye çalışacaklardır.

Aynı ABD, Türkiye’yi de yalnız bıraktı. Türkiye bir Avrupa ülkesi olmasına rağmen, NATO üyesi olmasına rağmen, ABD ve Batı, Türkiye’nin AB’ye girmesine izin vermiyor. Türkiye’de yapılmaya çalışılan hiçbir demokratik ve hukuki gelişmeye destek vermediler, tam tersine köstek olmaya çalıştılar. Türkiye’nin demokratikleşme yolunda gösterdiği çabayı baltaladılar. Bunun en son örneğini 15 Temmuz darbe girişimine somut bir şekilde destek vererek gösterdiler. Hala da Türkiye’ye diz çöktürmek, istikrarsız bir ülke haline getirmek için gizli gizli çalışmalarına devam ediyorlar.”

Latic, Türkiye ile Bosna Hersek arasında dil, kültür ve din birliğinden kaynaklanan tarihsel bir ortak geçmiş bulunduğunu dile getirerek, bu tarihsel bağın her zaman iki ülke arasında sağlam ve kalıcı ilişkilerin devam etmesini gerektirdiğini vurguladı.

“BOSNA HERSEK’İ İKİNCİ ENDÜLÜS YAPMAYA ÇALIŞTILAR”

Prof. Dr. Latic, Osmanlı’nın yıkılışından sonra Bosna Hersek üzerinde sürekli bir şekilde oyunlar oynandığını ve ülkede ikinci bir Endülüs vakası yaşanması için savaşlar çıkarıldığını savundu.

Bosna Hersek’in de içinde olduğu bölgede tarih boyunca iki din olduğunu anlatan Latic, şöyle devam etti:

‘‘Bosna Hersek’te, Katolikler ve Rus Ortodokslar vardı. Müslümanları savunacak, onlara destek verecek kimse olmadığı için bu iki din arasındaki çatışmaların faturası Müslüman Boşnaklara ödetildi. Oysa Bosna Hersek, farklı dinlerden, kimliklerden, ırklardan insanların refah ve huzur içinde yaşadığı bir ülkeydi. Bu farklılıklar, bizim zenginliğimizdi ve hiçbir zaman savaş nedeni olmadı. Osmanlı’dan sonra gelen yönetimler bu savaşları çıkardı. Bu rejimler Bosna Hersek’in bu kültürel, dini zenginliğini istismar etti. Bosna Hersek’i yok etmek amacıyla bunu yaptılar. Bosna’yı, Boşnakları yok etmeye, kalanları ise Türkiye’ye göndermeye çalıştılar.

Endülüs’te yaşan soykırımda en az 3 milyon Müslüman öldürüldü. Binlerce Müslüman sürgün edildi. Aynı yöntem Bosna Hersek’te de uygulandı. Komünist rejimler, Boşnak halkını yok etmeye, tarih sahnesinden silmeye çalıştı. O günlerde Türkiye, Bosna Hersek’i savunacak kadar güçlü bir silah sanayisine sahip değildi. Ama şimdi durum çok daha farklı. Her şey değişti. Türkiye’nin Bosna Hersek’e gelmesi, sahip çıkması Boşnakların daha çok kendilerine güvenmelerini sağlıyor. Çünkü Bosna Hersek artık biliyor ki onların dilini, dinini, kültürünü savunacak bir devlet var.’’

Latic, ABD’nin, Türkiye ile ilişkilerini en nihayetinde yeniden gözden geçirmek zorunda kalacağını belirterek, “Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde başlayan gerginliği, Trump da devam ettiriyor. ABD’de iç ve dış politika yapıcılar var. Bu bağlamda Trump, dış politikada maalesef istikrarlı bir politika yerine iç politikaya oynuyor. Birçok ülke ile sorunlu ilişkiler kurmasına neden oldu. En nihayetinde ABD, Türkiye ile ilişkilerini bu gerginlik üzerinden sürdüremez. Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme yoluna gideceği gibi Orta Doğu politikasını da yeniden şekillendirmek zorunda kalacaktır.’’ diyerek konuşmasını tamamladı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.