Tüm Sevgilerden Daha Üstün Olan Sevgi

Allâh ve Rasûlü sadece satırlardan okunarak değil, sadırlardaki yâni gönüllerdeki muhabbetle tanınır. Seven, sevdiğine, muhabbeti nispetinde hayrân olur ve onu taklîd eder.

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sâhipleri için nice âyet ve deliller vardır. O gerçek akıl sâhipleri ki, ayakta iken, otururken ve yatarken Allâh’ı sürekli zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler de, «Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın. Sen’i bundan tenzih ederiz! Bizi cehennem azabından koru!» (derler).” (Âl-i İmrân, 190-191)

...Bilesiniz ki kalbler, ancak Allâh’ın zikri ile huzur bulur.” (er-Ra’d, 28)

Allâh’ı zikretmek, lafzatullâhı yalnız telaffuz etmek değildir. Allâh idrâk ve şuurunu kalbe yerleştirmektir. Kalb ancak bu şekilde tatmîn olur. Allâh’a yakınlaşmanın insana verdiği saâdet, işte bu sûretle tezâhür eder.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“…Mü­min­ler­de Al­lah sev­gi­si her sev­giden da­ha şid­det­li­dir.” (el-Ba­ka­ra, 165)

Maiyyet-i ilâhiyye (Hak’la beraberlik şuuru) hizmet ehlinin kalbinde yer edince hizmette karşılaşılan hiçbir meşakkat onu yıldıramaz, bütün güçlükler ona kolay gelir ve hizmet şevkle îfâ edilir. Şevkle yapılan hizmetler ise hem isâbetli olur, hem de sâhibine haz ve zevk verir. Bunun için de kalb, mâsivâ muhabbetinden arınmalı Mevlâ muhabbetiyle dolmalıdır. Nitekim İbn-i Arabî’nin Mişkâtü’l-Envâr isimli eserinde nakledilen bir hadîs-i kudsîde:

“Ey Âdemoğlu! Seni kendim için, eşyâyı da senin için yarattım. Kendini, senin için yarattığım mâsivâ, yâni dünya uğruna helâk etme!” buyurulmuştur. [1]

BÜTÜN SEVGİLERDEN DAHA ÜSTÜN BİR SEVGİ

Allâh ve Rasûlü’nün sevgisi, gönlümüzdeki bütün sevgilerden daha üstün olmalıdır. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesâda (durgunluğa) uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allâh’tan, Rasûlü’nden ve Allâh yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık Allâh’ın (azâb) emri gelinceye kadar bekleyin. Allâh, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (et-Tevbe, 24)

Kalb, Allâh ve Rasûlü’nün muhabbeti ile dolu olursa, işte o zaman bütün güzellikler gönlümüze akseder. Allâh ve Rasûlü sadece satırlardan okunarak değil, sadırlardaki yâni gönüllerdeki muhabbetle tanınır. Seven, sevdiğine, muhabbeti nispetinde hayrân olur ve onu taklîd eder. Zîrâ aşk ve mu­hab­bet, iki kalb ara­sın­daki ce­re­yan hat­tı gibi­dir. Se­ven­ler, se­vdiklerini hiç­bir za­man gönüllerinden çıkarmaz ve dillerinden dü­şür­mez­ler. Sev­dik­le­ri­ne can­la­rı­nı ve mal­la­rı­nı cömertçe harcamak sû­re­tiy­le fe­dâ­kar­lık­la­rı­nın hu­zuru için­de ya­şar­lar ve ölür­ler. İşte Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i sevip O’nun muhabbetine lâyık olabilmemiz için de dilimizin salavât-ı şerîfe ile ıslak, kalbimizin sürekli O’na râbıta hâlinde olması zarûrîdir.

Dipnot: [1 ] Mişkâtü’l-Envâr - Nurlar Hazînesi, sf. 126-127.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Vakıf-İnfâk-Hizmet, Erkam Yayınları.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.