Teheccüdün Tekâmül Referansı Olarak Değeri

Teheccüdün tekâmül referansı olarak değeri nedir?

Sabah 06:00’dan 12:00’ye kadar olan zaman dilimi gündüzün karanlık olmayan aydınlık kısmı ki fıkıh kitaplarımız bu zaman dilimine, içinde farz namaz olmadığı için vakt-i mühmel yani boş vakit demiştir.2

Maişet vaktinin yani vakt-i mühmel’in hiçbir namaz vaktine tahsis edilmemesi, insanın yaşamak zorunluluk ve sorumluluğunda olduğu dünya hayatına ait nasibini kazanması ile birebir ilgilidir.

DÜNYADAN OLAN NASİBİNİ UNUTMA

“Velâ tense nasibeke mine’d dünyâ” yani “dünyadan olan nasibini unutma”3 keyfiyeti ile Allah (cc) sanki bize: “00:01’den beri Ruhunu âhiretini inşâ ve imar ettin, şimdi de 06:00’dan 12:00’ye kadar da nefsini, bedenini, maddeni, dünyânı imar et, inşâ et!” diyor. Böylece insan bütünlüğüne dayalı fıtrî dengeyi göstermek istiyor: 06:00-12:00 bedenî ve dışa açık aksiyon, aynı zamanda, dünyayı imar görevidir.

SEHER VAKTİNİ HAKKIYLA EDA EDENLER

Âli İmran Suresi’ndeki “seherlerde  (teheccüd vaktinde); sabredenler, sâdıklar, kânitler, infak edenler, istiğfar edenler”4 âyetini referans alırsak, seher vaktini hakkıyla ihya edenlerde, kişilik dönüşümü olarak şu beş vasıf/özellik gelişir diyebiliriz:

1. Sabır,

2. Sıdk (doğruluk),

3. Allah’a küllî yönelişle dua etme (niyaz),

4. İnfâk yani cömertlik ve

5. İstiğfâr (kendi noksanını görme ve düzeltme) … yani dikey ve yatay tekamül…

24 SAATİN ŞİFRESİ

Kur’ân’ın %90’ı gece indi, diğer kitaplar da tamamen gece indi. Vahiy gece başladı.5 O vaktin tazelik ve diriliğinin vahye medar olması, ruhî hassasiyetin o vakitte zirve yapmasıyla bağlantılıdır. Teheccüd vakti, yevm’in (24 saatin) şifresi yani anahtarıdır. Vahy kilidi işte bu anahtarla açılmıştır. Yeni doğan her bebek, insanın şifresidir. Bu da bozulmamış fıtrattır.

Bir algoritm olarak; her gün yani yevm; “şe’n” olarak;6 hal ve zaman olarak; kıyamete kadar tekrarlanacaktır. Bütün kâinatın ömrü, bu yüzden bir kozmik zaman yazılımı olarak sadece bir gündür. Gün ise ân’a tekabül eder. O da zaman olmayan zamandır. Yani aslında tüm âlem ‘adem (yokluk) hükmündedir. Kâinatın tekâmülü de bu algoritme bağlıdır.

Biz bu dünyanın toprağından yaratıldık. Bu yüzden dünyanın zaman ve zeminine uyumlu olarak yaşamamız gerekir. O saatte uyanık bulunmak, fıtrata göre yaşayan insanlarda beden-nefs-ruh bütünlüğünü korunmak ve sağlıklı olmak anlamlarına gelir. Yaşama formatı bu fıtratla uyuşmadığı için yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi modern insanın zemini kaymış ve savrulmuştur. İnsan dengeyi bozmamak üzere, maddi yaratılış arkesi olan dünya/arz ile senkronize (hem-ahenk) yaşamalıdır. Dünyanın gündüzü 00:01’de başladığı için, dünya toprağından yaratılan insanın gündüzü de o saatte başlamalı yani teheccüde mutlaka uyanmalıdır.

ZAMAN DÖNGÜSÜ

Gece 01:00’den itibaren faal ve uyanık bulunan insan gündüz 13:00’de, Kur’an’da da sabit olduğu gibi7 kaylûle uykusu uyur. Akdeniz ülkelerinde Endülüs’ten miras kalan öğleden sonraki 2-4 saatlik uykuya da “siesta” adı verilir.8 Çünkü kozmik zaman döngüsü olarak gündüz, 12:00’de artık gece başlamıştır. Bu yüzden kaylûle uykusu bu kozmik uyum yasasına göre, insanı dengeye getirir.

İnsanlardaki beden ve ruh hastalıkları, işte bu dünya zaman kurgusuna göre yaşamamaktan kaynaklanıyor. Modern hayatın zaman kurgusu ile ilahî zaman kurgusunun bu çatışmasından dolayı günümüz insanı maddi ve manevi olarak hastadır ve Batı’da bu yüzden her 3 kişiye bir psikiyatri doktoru düşmektedir. Bu durumda gündüzün başlangıcı 00:01’den itibaren 06:00’ya kadar kalbin, ruhun ve maneviyatın faaliyet halinde olup tekemmül ettirilmesi, 06:00’dan 12:00’ye kadar da bedenin faaliyet halinde olup gelişmesi gerekir. Buna bir örnek Almanya’dan vermek isteriz. 1800’lerde İmparator Wilhelm’in Alman sanayi devriminin başlarında, fabrika mesaisini gece 03:00’te başlatması, teknolojide Alman kalitesi ile sonuçlanmıştır. Yani o vaktin bereketi Alman kalitesini doğurmuştur.

TEHECCÜD ZAMAN DİLİMİ

Razi (ö.1210), bu berekete işaret etmek üzere tefsirinde haklı bir tespitte bulunarak teheccüd zaman diliminde feyz, manevi lütuf ve bereketin çokça kazanıldığını kaydeder.9 İslam âlimlerinin hemen hemen büyük çoğunluğu, eserlerini teheccüd-sabah zaman dilimlerinde yazmışlardır.

- Özellikle teheccüdde, yalnızlığı yaşamak, farkındalık oluşturmak, Allah’a yakınlaşmak, rûhî hassasiyet, iman takviyesi, ihlâs ve saflığın bulunması, insanlardan uzak sükûneti yaşamak, huzur ve huşû içinde olmak gibi unsurların bulunması, o vaktin kalitesine kalite katmaktadır.

Teheccüdün bulunduğu zaman dilimi, verdiğimiz lügat manaları itibariyle de hâl ve tekâmüle işaret eder. Burada parantez arası hemen ifade etmek isteriz ki, İbni Arabî, zamanla hâli eş anlamda kullanır: “İstediğin şekilde söyleyebilirsin: Onun var oluşunun zamanı veya onun var oluşunun hali”10

SEHER VAKTİ NE DEMEK?

Seher ıstılahî olarak; yalancı fecr, ilk beyazlık, şafağın başlangıcı, gecenin beyazlığı/beyazlaşmaya (veya gündüzleşmeye) başladığı zaman’a denir.11 Teheccüd zaman diliminin ait olduğu seher kelimesi: gecenin gündüzleşmeye, yani karanlığın beyazlaşmaya başladığı zamandır. Yani seher gecede yer almasına rağmen, gündüze doğru akan ve gündüzle iltisâklı/ittisâlli/bağlantılı bir anlam yapısına işaret eder.

İbni Arabî’den yaptığımız alıntıdaki manaya uygun olarak seher kelimesi lügatte de aynı hal açılımlarına sahiptir. İnce, latif, hoş, iki farklı renge sahip ip (Bakara süresindeki beyaz iplik-siyah ipliği burada hatırlamak gerek), suyu kanana kadar içmek, sözle büyülemek, bozmak, harab etmek, (an harf-i cer’i ile), uzaklaşmak, çevirmek (geceden uzaklaşmayı çağrıştırıyor), erken uyanmak (hayatın başlangıcı, uyanmak), vs.12

TEHECCÜDÜN FAZİLETİ

Teheccüdün kıymetiyle ilgili en son şunu söylemek isteriz: Rahmetli Sami Efendi (ks); “Her gece teheccüde kalkanların ruhanîler defterine kaydedildiğini” söyler ve ruhanîler kimdir diye sorulduğunda da onları; “Öldükten sonra manevi diriliği mezarda da devam eden kimseler” diye tarif ederdi. Ruhanîlik vasfına eremeyenlere, mezarlarının hapishaneleri olacağını burada hatırlamak ve teheccüdün özgürlük bakımından ifade ettiği manayı yeniden dikkatle tefekkür etmek gerek. Büyüklerimiz teheccüdü kaçırmamak için en geç saat 10:30 civarı mutlaka yatarlardı ve akşam çay, kahve, kola vesaire gibi uyarıcıları almayın diye tavsiyede bulunurlardı.

Sonuç olarak “seher” yani “teheccüd” zaman dilimi ayet ve hadislerin dilinde üst seviyede bir kıymete sahiptir. Bu zaman dilimi, saf, taze ve orijin hüviyetlidir. Günün ilk başlangıcındaki yeniye işaret eder. Bu karizmatik yapısıyla teheccüd vakti, eğer ibadet, zikir ve dua ile ruhî açılımlı olarak değerlendirilirse yakîni imana ve ruhanîlerden olma özelliğine kadar götürür. Gecenin bu vakti Seyyid Ahmed-i Rıfaî Hazretlerinin dilinde “Ne veriliyorsa bu vakitte veriliyor, gündüz hiçbir şey verilmiyor” şeklinde övülür. Hâsılı Allah’ın (cc) dünya semasına inmesi ile değer kazanan teheccüdün insan kişiliğinin inşası için büyük bir öneme sahip olduğunu söylemek bir gerçeğin ifadesidir, vesselam.

Dipnotlar: 1) İbn İshak, es-Sîre: Kitâbu’l-Mübtede’ ve’l-meb’as ve’l-megazî, Konya 1981, s. 101, 109-110; İbni Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Mısır 1936, c. 1, s. 249-251, 256; Beyhâkî, Delâilü’n-Nübüvve, Beyrut 1985, c. 2, s. 133-134, 149-147. 2) İbn Abidîn, Reddu’l-Muhtâr, Dâru’l-Fikr, Beyrut 2000, c. 2, s. 58: “ Güneşin doğuşundan (06:00), zeval vaktine (12:00) kadar olan vakittir.” 3) El-Kasas, 28/77. 4) Alu’ımrân, 3/17. 5) İbn İshak, es-Sîre: Kitâbu’l-Mübtede’ ve’l-meb’as ve’l-megazî, Konya 1981, s. 101, 109-110; İbni Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Mısır 1936, c. 1, s. 249-251, 256; Beyhâkî, Delâilü’n-Nübüvve, Beyrut 1985, c. 2, s. 133-134, 149-147. 6) Er-Rahman, 55/29. 7) En-Nur, 24/58. 8) 2008’de Sara Mednick, ve ekibi California Üniversitesi’nde öğleden sonra bir kupa kahve (cafein) yerine 1 saatlik uyku uyumanın hafızayı kuvvetlendirdiğini ispatladı. Ayrıca bu araştırmada kahvenin hafıza güçlendirme hususunda tamamen etkisiz olduğunu ispatladılar. 9) Fahreddin-i Razi, Mefatihu’l-Gayb, c. 22, s. 36. 10) Muhyiddin İbn’ül-Arabî, el-Fütuhâtü’l-Mekkiyye, c. 2, s. 281; ayr. bkz. Muhammed Hacı Yusuf, Zaman ve Kozmoloji, s. 68. 11) Hüseyin Atay, İbrahim Atay, Mustafa Atay, Arapça-Türkçe Büyük Lugat, Bayrak Matbaası, Ankara 1964, s. 952. 12) Aynı eser, s. 951-952.

Kaynak: Ethem Cebecioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 404

 

İslam ve İhsan

TEHECCÜD NAMAZI NASIL KILINIR?

Teheccüd Namazı Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.