
Osmanlı’da Türkler Neden ‘Sözünün Eri’ Olarak Bilinirdi?
Osmanlı döneminde Avrupa’da ‘Türklük’ ile ‘Müslümanlık’ neden aynı mânâda kullanılırdı? Osmanlı’da Türklerin ‘sözünün eri’ olarak anılmasının ardında hangi değerler ve davranışlar yatıyordu?
Osmanlılarda mertlik, sözünü muhakkak yerine getirmek ve vefâkârlık gibi yüksek fazîletler, gönülleri süsleyen ulvî bir ahlâk hâlinde âbideleşmiş ve âdeta şahsiyetlerinin bir parçası hâline gelmişti.
OSMANLI DÖNEMİNDE TÜRKLER NEDEN ‘SÖZÜNÜN ERİ’ OLARAK BİLİNİRDİ?
Öyle ki, Avrupa’da “Türklük” ile “Müslümanlık” aynı mânâda kullanılır olmuştu. Bundan dolayı:
“Türk demek, sözüne güvenilir insan demektir.” denilmiş ve diğer bâzı milletlerin aksine Osmanlıların aslâ yalan yere yemin etmedikleri beyân edilmiştir.
Nitekim 3. Ahmed devrinde Osmanlı Devleti’ne ilticâ etmiş olan eski Fransız general Comte de Bonneval, bu yöndeki bir müşâhedesini şu cümleyle ifâde eder:
“Türkler vaatlerine, dindarâne bir sadâkat gösterirler.”
İsveç sefîri Mouradgea d’Ohsson da:
“Müslüman-Türkler yemin ve ahidlerine son derece sâdıktırlar. Allâh’ın adını ağızlarından düşürmemeye gayret ederler. Sözlerine Allâh’ı şâhit göstermekten başka hiçbir delîle lüzum görmezler.” demektedir.
Aslen, eserlerinde Türk düşmanlığıyla temâyüz etmiş bir Fransız müellif olan Henri Mathieu ise kendini bir hususta îtirafta bulunmaya mecbur hisseder ve şöyle der:
“Türklerde eşsiz bir hazine mâhiyetinde mevcûd olan nâmus ve ahlâk anlayışını tasdîk etmemek, büyük bir haksızlık olur. Onlar, doğruluğu, fazîletin temeli olarak kabûl eden ve verdiği sözü de mukaddes bilen kimselerdir.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
YORUMLAR