Tefsir Çeşitleri ve Özellikleri

Tefsir nedir? Kaç çeşit tefsir vardır? Tefsirin çeşitleri kısaca...

Peygamber Efendimiz zamanında tefsir ilmi sistemli bir hale getirilmediği gibi bu konuda yazılmış eserler de mevcut değildi. Peygamberimiz (a.s.), ayetler nazil oldukça sahabîlere gerekli açıklamalarda bulunuyordu. Ayetlerde ayrıntılı olarak anlatılmayan hususları da öğretiyordu. Peygamber Efendimizin değinmediği konularda sahabîler bilgi almak istediklerinde bunu Rasülullah’a arz ediyorlar, Peygamberimiz (a.s.)’da onlara gerekli açıklamalarda bulunuyordu.

Sahabe döneminde de bazı sahabîler Kur'an'ın çeşitli ayetlerini tefsir etmişlerdi. Hicrî II. yüzyıldan itibaren de İslâm alimleri ayetlerin ve surelerin nüzul sebeplerini tespit ederek ve Peygamberimizin hadisleriyle sahabî sözlerini dikkate alarak, Kur'an'ı tefsir etmeye başladılar. Bu çalışmalar, ilerleyen asırlarda daha fazla gelişip genişledi ve Kur’an-ı Kerim ayetlerini etraflıca açıklayan tefsir kitapları yazılmaya başlandı.

Tefsirler; rivayet tefsiri ve dirayet tefsiri olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Rivayet Tefsiri ve Özellikleri

Kur’an-ı Kerim'in ayetlerini yine Kur'an'ın başka ayetleriyle ya da Peygamberimizin hadisleri ve sahabenin sözleriyle açıklayan tefsire rivayet tefsiri denir.

En sağlam ve güvenilir bir tefsir türü olan rivayet tefsiri, temelde Kur'an'a ve sünnete dayandığından, bu tefsirlerde müelliflerin, yani tefsiri yapan kimselerin gö­rüşleri fazla yer almaz.

En meşhur rivayet tefsirlerinden bazıları şunlardır:

  • Muhammed b. Cerir et-Taberî:Câmiü'l-Beyan an-Te'vîli'l-Kur'an,
  • İbni Kesir:Tefsirü'l-Kur'ani'l-Azîm,
  • Celâluddîn es-Suyutî:ed-Dürrü’l-Mensûr fi Tefsri’l-Me’sûr,
  • Ebû’l-Leys es-Semerkandî:Bahru’l-Ulûm,
  • Ebu Muhammed el-Huseyn el-Begavî: Maâlimu’t-Tenzîl

Tefsirlerde, Peygamberimize ve sahabîlere ait oldukları bildirilen rivayetlerin sahih olmasına dikkat etmek gerekir. Çünkü az sayıda da olsa bazı rivayet tefsirlerinde bu hususta titiz davranılmadığından, uydurma sözlere ve israiliyat denilen bazı asılsız haberlere rastlanabilmektedir.

Rivayet tefsirinin özellikleri şunlardır:

  1. Kur'an'ın Kur'an'la Tefsiri:

Kur’an-ı Kerim'in bazı ayetleri başka ayetlerle açıklanır. Buna, Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denir ve tefsirde en sağlam yol da bu metodu takip etmektir.

Kur’an-ı Kerim'in pek çok yerinde ayetlerin birbirlerini tefsir ettikleri görülür. Örneğin; Fatiha sûresinin, "Bize doğru yolu göster." mealindeki 6. ayetinde zikredilen doğru yol, hemen peşinden gelen 7. ayetle:

 "Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolu..."şeklinde açıklanmıştır.

Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve ikramda bulunduğu kimseler de Nisa sûresinin 69. ayetinde belirtilmektedir:

"Kim, Allah'a ve Rasule itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!"[1]

Kur'an, "doğru yol"u: "Allah'ın kendilerine lütuf ve ikramda bulunanların yolu" olarak; "Allah'ın kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğu kimseler"i de "peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salih kişiler" olarak açıklamaktadır. İşte bu örnekte olduğu gibi Kur'an'ın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir etmektedir.

1.Kur'an'ın Sünnetle Tefsiri:

Kur'an-ı Kerim'i insanlar içinde en iyi ve en doğru anlayan, hiç şüphesiz Peygamber Efendimizdir. O, peygamberlik görevinin gereği olarak Allah Teâlâ'nın kelamını insanlara tebliğ edip öğretmiş, açıklamış ve içindeki ilahî hükümleri de hayatında uygulamıştır. Bu bakımdan Peygamberimizin hadisleri Kur’an-ı Kerim'in tefsirinde ikinci kaynak olmuştur.

Kur'an'ın sünnetle tefsirine örnek: Bakara sûresinin 238. ayetinde:

"Namazlara ve orta namaza devam edin..."buyrulmaktadır. Bu ayette belirtilen "orta namaz"ın "ikindi namazı" olduğu, Peygamberimiz (a.s.) tarafından açıklanmıştır.[2]

Fatiha sûresinin son ayetinde, Müslümanların, "gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna uymaktan Allah'a sığınmaları gerektiği" vurgulanmaktadır:

"Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna (ilet); gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!"Peygamberimiz (a.s.), ayette dikkat çekilen “gazaba uğramışlar”dan maksadın "Yahudiler",“sapmışlar”dan maksadın da "Hristiyanlar" olduğunu açıklamıştır.[3]

2.Kur'an'ın, Sahabe Sözleriyle Tefsiri:

Sahabîler, Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek ve en iyi şekilde anlamak için büyük gayret göstermişler, Peygamber Efendimizden de bu konuda bilgiler almışlardır. Bu gayretleri sonucunda, Kur'an'ı iyi ve doğru olarak öğrenip anlayan sahabîlerin, Kur'an'ın anlaşılmasında ve yayılmasında büyük emekleri geçmiştir. Sahabîlerin Kur’an-ı Kerim'i açıklayıcı mahiyetteki sözleri, bu ilahî kelamın tefsiriyle ilgili eserlerde yer almıştır.

Kur’an-ı Kerim'in, sahabe sözleriyle tefsirine örnek: İbrahim sûresinin 28 ve 29. ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır:

"Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi? Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü varış yeridir."

Abdullah b. Abbas, bu ayeti şu şekilde açıklamıştır: "Allah'ın nimetlerine nankörlük edenler Kureyş kâfirleridir. Onların nankörlükle karşıladıkları nimet de Muhammed'dir. Helak yurdundan maksat da Bedir günüdür. Çünkü onlardan pek çoğu o günkü savaşta öldürülmüş ve cehenneme sürüklenmiştir."[4]

Müfessirlerin tamamı, tefsirlerinde sahabe sözlerine yer vermişlerdir. Bazı müfessirler tefsirlerine tabiûnun sözlerini de almışlardır.

Dirayet Tefsiri ve Özellikleri

Dirayet sözlükte anlama, idrak etme, kavrayış anlamlarına gelir. Sadece Peygamberimiz ve ashabından gelen rivayetlerle yetinmeyip bunlarla birlikte dil, edebiyat ve çeşitli bilgilere dayanılarak yapılan tefsire dirayet tefsiri denir.

Dirayet yöntemini kullanan alimler, tefsirde dil,gramer, edebiyat, hadis, fıkıh, felsefe gibi ilimlerden de faydalanıp akla dayalı bir yöntem kullanmışlardır. Yani içtihatta bulunmuşlardır. Bu sebeple bu tür tefsirlere rey tefsiri de denir.

Dirayet tefsirinin en önemli özelliği; müfessirin, Kur'an, sünnet ve sahabe sözleriyle açıklamaya imkan bulamadığı bir ayeti, aklî ve ilmî gücüne dayanarak kendi içtihadı, yani reyiyle açıklamasıdır.

Rivayet tefsirinde olduğu gibi dirayet tefsirinde de müfessir, bir ayeti sırasıyla Kur'an, sünnet ve sahabe sözüyle açıklamaya çalışır. Bu mümkün olmadığı takdirde kendi görüşüne dayanarak izah ve tefsir eder. Ancak, dirayet yoluyla tefsir yapan müfessirin rivayet tefsirini de çok iyi bilmesi, ortaya attığı görüşlerin ve ayetlere getirdiği açıklamaların Kur'an'a ve hadislere uygun olması gerekir.

Kur’an-ı Kerim Allah'ın kelamı olduğundan ve insanlığın dünya ve ahiretini ilgilendiren hükümleri ihtiva ettiğinden dolayı, bu ilahî kelamı tercüme ve tefsir ederken son derece dikkatli olmak ve titiz davranmak gerekmektedir. Ayetlerin anlamlarını ve ihtiva ettikleri hükümleri açıklarken Kur'an'ın bütünü dikkate alınmalıdır. Önce ayetin başka ayetlerle tefsirine, sonra da Peygamber Efendimizin konuyla ilgili hadislerine ve sahabe sözlerine yer verilmelidir. Eğer müfessir kendi görüşlerini de ifade etme gereğini duyarsa, ortaya koyacağı görüş ve düşüncelerinin Kur'an'a ve sünnete ters düşmemesine özen göstermelidir.

Meşhur dirayet tefsirlerinden bazıları şunlardır:

  • ez-Zamahşerî: el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl
  • Kadı Beydâvî: Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vîl,
  • en-Nesefî:Medariku't-Tenzil ve Hakaiku't-Te'vîl,
  • Fahruddin er-Râzî:Mefatihu'l-Gayb,

Dipnotlar:

[1]Nisa, 69

[2]Sünenü't-Tirmizî, Babü's-Salat, 19; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, V, 12, 13, 22

[3]Sünenü't-Tirmizî, BabüTefsiri'l-Kur'an, 3129.

[4]Sahîhu'l-Buharî, Kitabü'l-Megazî, 7.

İslam ve İhsan

AKAİD İLMİ NEDİR?

Akaid İlmi Nedir?

HADİSİN KISIMLARI NELERDİR?

Hadisin Kısımları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.