Kur’an-ı Kerim, Nasıl Huzur ve Bereket Vesilesi Olur?

Kur’an-ı Kerim’i okumak, müminin hayatında nasıl bir rahmet kapısı aralar, hiç tefekkür ettiniz mi?

Kur’an-ı Kerim’i okumanın hayatımızda vazgeçilmez yeri vardır. Kulağımıza okunan ezan ve son nefeste dilimizden düşmeyecek olan kelime-i tevhidi de düşünecek olursak kuşatıcılığı kavrarız.

Hafızamızı yoklayalım ne kadar sûre ve ayet biliyoruz?

Fatiha, İhlas, Kevser sureleri hemen aklımıza gelirken Ayet el Kürsiyi de unutmayalım. Çocukluk döneminden başlayarak ilerleyen yaşımızda ezberlere yenilerini katmanın ne kadar önemli olduğu hepimizin malumu. Unuttuğumuz sûre ve ayetleri düşündükçe içimize düşen kor ateşi söndürmek şart.

KUR’AN-I KERİM, NASIL HUZUR VE BEREKET VESİLESİ OLUR?

Gelin Kur’an-ı Kerim’i tekrar okuyalım. Önce yüzünden okumanın tecvid, usul ve kaidelerini öğrenerek bu işe koyulalım. Sesli okumanın genel kurallarını dilimiz Türkçe üzerinden yaparken aslında tecvid dediğimiz biçimin ortaya çıktığını gördüğümüzde şaşırmayalım. Bugün okuma biçimleri için genişleyen imkânları ustalıkla kullanarak bu yolda hayli mesafe alabiliriz.

İçinde bulunduğumuz yüzyıl içinde sosyal olarak meydana gelen birtakım kırılmaları bir yana bırakıp gönül saadetiyle bu ulvi işe başlayalım, tartışmaya da hiç girmeyelim.

Dini ilimlerin tartışılarak öğrenildiği nerede görülmüş ki?

Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okumak, öğrenmek ve bunu vird haline getirip zaman içinde mânâ ve tefsiriyle meşgul olmak insanı sonsuz zaman aralığına dâhil eder; mutluluk, huzur tecelli eder. Şöyle bir teklifim var: Bir gün evden abdest alarak, dua ederek, ayetler okuyarak, başka bir gün de abdestsiz ve duasız çıkarak iki günün nasıl geçtiği; hangisinin daha hayırlı, bereketli, huzurlu, mutlu, moralli; hangisinin ise daha kötü, bereketsiz, mutsuz ve huzursuz geçtiği denenebilir. Bunu ben defalarca yaptım, olumlu sonuçlarını hayatımda gördüm.

Kur’an-ı Kerim okumak gibi dini değerler; başta abdest, namaz, dirayet, sabır mânevî bir terapinin ilk basamağıdır. Son safhalara doğru karşılaşacaklarınıza hayret edecek, boşa geçen zamanlara acıyacaksınız.

Din ulu bir kaledir!

Cenâb-ı Allah ile; O’nun lütuf ve inayetiyle, rahmet ve mağfiretiyle buluşmak saadettir. Efendimiz Hazreti Muhammed Kuran okuyanların üzerine sekînet ve ferahlığın indiğini, Allah’ın rahmetinin onları kapladığını ve meleklerin etraflarını kuşattığını haber vermiştir.

Kalp Çarpıntısının Şifası

Kalp çarpıntılarının şifası Kuran-ı Kerim’dir. Helali haramı, doğruyu yanlışı, güzeli çirkini, dünya ahiret birlikteliğini elbet Kuran’dan öğreneceğiz. Mesela Kur’an-ı Kerim “Allah tövbe edenleri sever” diyor, o zaman hemen tövbe edeceğiz. “Allah kibirli ve gururlu olanları sevmez” diyor, o vakit kibir ve gururdan vazgeçeceğiz.

İbadet maksadıyla Kur’an-ı Kerim okumak başlı başına sevaptır, bu konuda yapılacak iğvalara itibar edilmemelidir. Müslümanların Kur’an-ı Kerim’in mânâsıyla buluşması, onu anlaması ve onunla amel etmesi arzuların en büyüğü olmakla birlikte memleketimizin özel şartlarının bu ideali zirveye taşımakta yetersiz olduğu da unutulmamalıdır.

Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okumayı başka ibadetlerle karıştırmamak gerekir.

Mânâ anlaşılması, meal ve tefsirlerin yaygınlık kazanması için daha biraz zamana ihtiyaç var. Dalgalanmaların bitmediği günümüzde bu ulvi çabanın da kendi mecrasını bulacağı günlerin uzak olmadığını düşünüyorum.

Haydi, ne duruyorsunuz hep birlikte bir Yasin-i Şerif okuyalım!

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 472

İslam ve İhsan

KUR’AN-I KERİM’İ HUŞUYLA OKUYUP YAŞAMANIN MÜKAFATI

Kur’an-ı Kerim’i Huşuyla Okuyup Yaşamanın Mükafatı

KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Kur’ân-ı Kerim Okumanın Fazileti İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.