Tasavvuf yoluna samimiyet ve gayretle giren kişinin ahlâkı güzelleşir, kendisinde güzel huylar tecellî eder. Ancak bunlar da, evrâdını büyük bir feyz ve huzur içinde yapıp, mânevî sohbetlere düzenli olarak devam etmekle elde edilir.
Altınoluk Dergisi, 371. sayısında "Tebliğde Temsil Hassasiyeti" üst başlığında "Yol Kesici Olmamak" konusunu işliyor.
Hücrelere, gidecekleri yerin konumu bildirilmiş, ancak ellerine bir harita ya da pusula verilmemiştir. Buna rağmen onlar, embriyo içinde özel bir yol takip ederler. Gidecekleri yere ulaştıkları anda da dururlar. Yani milyarlarca hücre, gidecekleri yeri ve gidiş yollarını bilirler, yolculuğa çıkmaya ve kendilerine ait olan yere geldiklerinde de durmaya karar verirler.
Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de bir yandan onların bu durumlarını açık ederken bir yandan da inançta tevhid ve toplumda vahdet özellik ve erdemine yönelik olarak Ehl-i kitaptan gelecek tehlikelere karşı Müslümanları uyarıyor.
Mevlânâ Hazretleri, şahsî noksanlıkların, hizmetten uzak durmaya mâzeret olmadığını ve her hâlükârda Allah yolunda bulunmanın lüzûmunu şu sözleriyle ne güzel ifâde eder...
Müslümanlarının önündeki öncelikli ve kutlu bir hedef; din kardeşliğini önceleyip grupçuluğu ötelemek ve dolayısıyla Müslümanlar arası kaynaşmayı teşvik etmek ve bu yönde bir anlayış ve davranış geliştirmeye çalışmaktır. Zira, İslâm’ı ve Müslümanları önemseyen herkes, özel bağlılıklarını din kardeşliği çerçevesinde yeniden değerlendirme göreviyle baş başadır.
Büyük istanbul Otogarı'ndan ayrılan yaklaşık 500 kişilik sığınmacı grubu, Avrupa'ya gitmek için Edirne yönünde yürüyor.
Genç Dergi, Haziran sayısında “İDARE YAZILIR İRADE OKUNUR” mesajıyla hayatımızın her alanında iradenin ehemmiyetine vurgu yapıyor.
Sırat-ı müstakîm kişinin toz olduğu, kul olduğu, kurban olduğu bir yoldur. Bu yol bütün kâinata rahmet olarak gönderilen Peygamberin ayağının tozu olup O’nu takip edilen yoldur. Bu yol insan üstüdür. Bu yol, insanlık için insanlığın yoludur. Bu yol, cihad yoludur. Bu yol, kendini feda etme mutluluğunun yoludur.
Altınoluk Dergisi yazarı Ahmet Taşgetiren Peygamber Efendimiz'le (S.A.V.) kurmamız gereken gönül bağını anlatıyor.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.