Asr-ı Saadet

Sahâbîlerin Oruçları

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in ashâbı oruca çok ehemmiyet vermişlerdir. İşte Asr-ı Saâdet döneminden birkaç misal...

İslam Tarihinin En Mutlu Çağı

Asr-ı saadet, yani “mutluluk çağı” diyoruz, Peygamber Efendimizin ve ashâb-ı kirâmın yaşadığı döneme… Acaba neden mutluluk çağıydı, hiç düşündük mü?

Her Zaman Abdestli Olan Sahabeler

Ashâb-ı kirâm için ibadetler, Cenâb-ı Hak ile mülâkât ve yakınlaşma anlarıydı. Dolayısıyla çok mühim ve bulunmaz birer fırsat ve huzur hâliydi. Onlar bütün ibadetlerini, Cenâb-ı Hakk’ın emrine muhâtap olma bahtiyarlığına ermenin heyecanıyla yapıyor, herhangi bir ibadeti yerine getirmeyi büyük bir şeref ve nîmet olarak görüyorlardı.

Asr-ı Saadet'te Sır Tutma Terbiyesi

Her tür emanetin ehline verilmesi ne kadar mühimse, sırrın teslim edileceği kişiye de öyle itina gösterilmelidir.  Bu anlamda Asr-ı Saâdet’te sır tutma terbiyesinin çocuk yaşta verilişi bize en güzel misaldir.

Meleklerin Eşlik Ettiği Dua

Bizler, hem Müslüman kardeşlerimiz için duâ etmeli, hem de onlardan duâ talebinde bulunmalıyız.

En Güzel Üç Dakika

Önceleri koyu karanlıklar içinde yaşayan Câhiliye toplumu, Efendimiz’in irşâdıyla “gerçek bilenler” hâline geldi. Geceler gündüze döndü. Kışlar bahar oldu. Tefekkür gelişti. İnsan vücûdunun bir damla sudan, kuşun ufak bir yumurtadan, ağacın ve meyvelerin yok denecek kadar küçük bir çekirdekten meydana gelişleri ve emsâlleri üzerinde derin tefekkürler başladı… Hayat, Allah rızâsına endekslendi. Merhamet, şefkat ve hakkı tevzîdeki derinlik zirveleşti.

Cömertlik Hakkında Hadis-i Şerifler

Cömertlik hakkında hadis-i şerifler nelerdir? Allah'ın cömertlere verdiği mükafat nedir? Cömertlik insana neler kazandırır?

Örnek İnsanların Hikayesi

Asırlar boyu kayda değer bir tek adam yetiştirememiş olan Câhiliye toplumu, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mânevî eğitimi ve irşâdı sâyesinde, ulvî vasıflarla bezenmiş, insanlığa örnek olabilecek çapta pek çok âbide şahsiyet çıkardı. Ve onlar, Kur’ân ve Sünnet’ten aldıkları feyzi, birer îman, ilim ve irfan meş’alesi hâlinde dünyanın dört bir bucağına taşıdılar.

Güzel Kur’an Okuyan Sahabiler

Hepimiz Kur’an-ı Kerim’i güzel okumak isteriz değil mi? Peki Asr-ı Saadet'te yani Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hayattayken sahabilerden kimler güzel Kur’an okuyordu acaba?

Batı'ya Özenmenin Tehlikesi

İnsanlığın aradığı huzur ne makineleşmede, ne de maddî terakkîdedir. Zira bunların ne insafı vardır, ne vefâsı, ne sadâkati, ne muhabbeti, ne de vicdânı... İnsanoğlu ancak, ebedî saâdet rehberi olan Kur’ân ve Sünnet ölçüleriyle yoğrulabildiği takdirde rûhen huzur bulabilir.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.