Sünnete Uygun Beslenme

Hz. Peygamber (s.a.v.) nasıl beslenirdi? Peygamberimizin (s.a.v.) yeme-içme adabı nasıldı? Peygamberimiz (s.a.v.) yeme-içmesinde nelere dikkat ederdir? Nebevi bir metod olarak Sünnet’e uygun beslenme...

Her şeyin akıllısı olur da beslenmenin akıllısı olmaz mı? Hz. Peygamber’in (s.a.v.) beslenme tercihleri ve bu konudaki tavsiyeleri akıllı beslenmeyi akla getirmektedir. Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) beslenmesi denilince tükettiği gıdaların yanında beslenme konusunda takındığı tavırlar ve genel esaslardan bahsedilebilir.

SÜNNETE UYGUN BESLENME

Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) akıllı beslenmesinde gözettiği temel kaideler şöyle özetlenebilir:

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sofrası israftan ve aşırılıktan uzak ve sadeydi. Oruçlu olduğu zaman bile iftar edeceğinde özel yiyecekler talep etmez, yemek ayırmaz, sofrasında ne varsa onunla iftar ederdi.[1] Allah Resulü (s.a.v.) yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasını tavsiye eder “yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonra elleri yıkamaktadır”[2] diyerek beslenme öncesi temizliğin yemeğin bereketine vesile olacağını söylerdi.

Hz. Peygamber (s.a.v.) oturarak yemek yer ve yaslanmaksızın yemeyi tavsiye ederdi. “Ben sıradan bir kulun yediği gibi yer, sıradan bir kulun oturduğu gibi otururum” der ve öyle de otururdu.[3] Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözüyle sade bir yaşamla kibir ve gösterişten uzak beslenme tarzını bilinçli şekilde tercih ettiği anlaşılmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) zemzem suyunu ayakta içtiği bildirilirken[4] normal suyu bazen ayakta bazen oturarak ve üç defa nefes alarak içtiği rivayet edilmektedir.[5] Suyu bu şekilde içmek Hz. Peygamber’e (s.a.v.) göre hazmı kolaylaştırmakta ve susuzluğu kesmektedir.[6]

Resul-i Ekrem (s.a.v.) beslenmeye başlamadan önce besmele çekmenin yemeği bereketlendireceğini ifade eder, şayet unutulursa hatırlandığı zaman besmele çekilmesini önerirdi.[7] Su kaplarının besmele ile kapatılmasının şeytandan ve kötülüklerinden koruduğunu ifade eden[8] Hz. Peygamber (s.a.v.) beslenmenin vücuda sağladığı maddi manevi kazanımlardan dolayı Allah’ı anarak yemeğe başlanmasının önemine de işaret ederdi.[9]

Hz. Peygamber (s.a.v.) yemeği yerken elini tabakta dolaştıran çocuğa besmele çekmesini, sağ elle ve önünden yemesini tavsiye etmişti.[10] Sağ eli yemek yemek, sol eli ise temizlenmek ve temiz olmayan işler için kullanmayı önermişti.[11] Beslenme sonrası ellerin temizliğine dikkat çeken Resulullah (s.a.v.) kirli olan şeylere şeytanın rağbet ettiğini ifade etmiş[12] ve “Biriniz yemek yiyeceği zaman sağ eliyle yesin ve içsin, çünkü şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer” buyurmuştu.[13] Allah Resulü’nün (s.a.v.) sol eliyle yemek yiyen birine “sağ elinle ye” diyerek uyarması sağ el ile yemeye verdiği önemi göstermektedir.[14]

Resul-i Ekrem (s.a.v.) akşam yemeğinin az bir şey dahi olsa yenilerek atlanmamasını tavsiye etmekte ve şöyle gerekçelendirmektedir. “Bir avuç kuru hurma ile de olsa akşam yemeğini terk etmeyiniz. Çünkü bunu bırakmak (insanı) ihtiyarlatır.”[15] O (s.a.v.) yemeğin sıcak yenmemesini[16] ve yemeğe üflenmemesini tavsiye etmektedir.[17] Hz. Peygamber (s.a.v.) “Bereket yemeğin ortasındadır” diyerek bereketi kaybetmemek için yemeğin önünden yemeye başlanmasını, kenardan ortaya doğru başkalarının payını da düşünerek tabağı ziyan etmeksizin iyice bitirip yenmesini tembihlemişti.[18]

İkrâş’ın anlattığına göre bir gün Hz. Peygamber’le (s.a.v.) birlikte Ümmü Seleme validemizin evine gittiklerinde parça eti bol büyük bir kap ve tirit getirilerek ikram edildi. Hz. Peygamber (s.a.v.) İkrâş’ın elini kabın her tarafında dolaştırmaya başlaması üzerine “Ey İkrâş! Tek bir yerden ye, yemek tek türlüdür (her tarafı aynıdır)” diyerek yemeyi tabağın önünden yemesini istemişti. Bir tabak hurma getirildiğinde ise içinde farklı türde hurmalar olduğu için “Ey İkrâş! Dilediğinden al, çünkü hurma tek bir çeşit değildir” buyurmuşlardı.[19]

Bu rivayetten anlaşılacağı üzere tabağın önünden yeme meselesi yemek tek türlü olduğunda istenmektedir. Tabakta farklı türde besinler veya aynı besinin farklı çeşitleri olduğunda istenilen yerden besinlerin alınarak yenebileceği anlaşılmaktadır. Allah Resulü’nün (s.a.v.) tek çeşit yemekte önünden yemeyi tavsiye ederken, farklı çeşitlerde nimetlerin olduğu bir tabakta istenilen yerden seçerek alınabileceğini söylemesi onun insan fıtratını düşünerek hüküm vermesinin güzel örneklerinden biridir.

Allah Resulü (s.a.v.) “Et satın aldığınızda suyunu bol miktarda koyunuz. Yemekte et yiyemeyen kimse suyundan yesin. Çünkü ikisi et sayılır” buyurmuştur.[20] Haşlanmış etin besin değeri ikisinde de bulunur. Hz. Peygamber et ve et suyundan yapılan besinlerin herkes tarafından tüketilebilmesi için komşulara ve ihtiyaç halinde olanlarla paylaşmaya yeter miktarda yemek olması için hazırlanan besinlere suyu fazla katmayı önermektedir. Böylece eti sağlığı elvermediği veya bulamadığı için yiyemeyenler, et içerisindeki besin ögelerini et suyu ile de karşılayabileceklerdir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) besin maddelerini denetleyerek tükettiğine dair örnekler hayatında yer almaktadır. Besinleri türlerini de dikkate alarak kontrol eder, bozulmuş olduğunu fark ederse besinlerin atılmasını isterdi. Hurmaların içinde kurt olup olmadığını kontrol etmesi,[21] hoşafın tadı değişmiş ise içmemesi ve dökülmesini emretmesi,[22] canı istediği için kendisine ekmek yapıldığı halde içine katılan yağın keler derisinden yapılan tulumda bekletilmesinden dolayı içine sinen kokuyu sevemediği için yemek istememesi[23] besinleri tüketmeden önce kontrol ettiğini göstermektedir.[24]

Allah Resulü (s.a.v.) yemek yediği halde doymadığını söyleyen ashabına yemeğin bereketlenmesi için topluca yemek yemeyi ve Allah’ın adını anarak yemeyi önermektedir.[25] Hz. Peygamber (s.a.v.) toplu olarak yemenin doymaya ve berekete vesile olacağını söylemekte[26] ve bir kişilik yemeğin iki kişiye iki kişilik yemeğin dört kişiye dört kişilik yemeğin ise sekiz kişiye yetebileceğini ifade etmektedir.[27]

O (s.a.v.) yemeği hazırlayanların sofraya davet edilmesini[28] veya yemekten kendilerine ikram edilmesini[29] öğütlemekteydi. Yemek ikram etmenin en hayırlı amellerden biri olduğunu[30] belirtmiş, ihtiyaç sahiplerinin davet edilmeyip sadece zenginlerin çağrıldığı yemeğin yemeklerin en şerlisi olduğunu söylemiştir.[31] (Devam edecek)

Dipnotlar: 1) İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, Siyer-i Nebi ve İslam Tarihi 2) Hadislerle İslam: hadislerin hadislerle yorumu. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 2013, 2/428. 3) Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 11; Tirmizî, “Et‘ime”, 39. 4) Abdürrezzâk es-San‘âni, el-Musannef, Beyrut: el-Mektebetü’l-İslâmî, 1403, 10/415, 417, hadis nr: 19543, 19554.  5) Buhârî, “Hac”, 76. 6) Buhârî, “Eşribe”, 15, 25. 7) Müslim “Eşribe”, 123. 8) Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 15. 9) Ebû Dâvûd, “Eşribe”, 22. 10) Hadislerle İslam, 2013, 1/180. 11) Buhârî, “Et‘ime”, 2. 12) Hadislerle İslam, 2013, 2/109. 13) Tirmizî, “Et‘ime”, 48; Hadislerle İslam, 1/274. 14) Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 19; Müslim, “Eşribe”, 105, 107. 15) Mustafa Canlı, “Hadislerde Sağ Elle Yemek Konusu ve Tahlîli”, Uluslararası Tıbb-i Nebevî Kongresi, 24-25 Haziran 2014 Ankara Bildiriler, Ankara Proceedings, 2016, s. 310-317, s. 312; Hadislerle İslam, 6/324. 16) İbn Mâce, “Et‘ime”, 54. 17) Dârimî, “Et‘ime”, 17. 18) Muslim, 1413, “Eşribe”, 121. 19) Müslim, 1413, “Eşribe”, 108; Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 17; Tirmizî, “Et‘ime”, 12; Hadislerle İslam, 1/622. 20) Tirmizî, Et‘ime”, 41; İbn Mâce, “Et‘ime”, 11; Şemsüleimme es-Serahsi, el-Mebsût, ed. Mustafa Cevat Akşit, İstanbul: Gümüşev Yayınları, 2008, 1/147-148. 21) Tirmizî, “Et‘ime”, 30. 22) Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 42. 23) Ebû Dâvûd, “Eşribe”, 19 24) İbn Mâce, “Et‘ime”, 47. 25) Yusuf Açıkel, Mahir Doğan Çiftçi. “Kur’ân’da ve Hadislerde Sağlıklı Beslenme ve Obezite”. İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi 6 / 1 (Haziran 2021): 98-128. 26) Hadislerle İslam, 2013, s. 1/180. 27) Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 14. 28) Müslim, “Eşribe”, 179. 29) Tirmizî, “Et‘ime”, 44. 30) Buhârî, “Et‘ime”, 55. 31) Buhârî, “Îmân”, 19. 32) Buhârî, “Nikâh”, 73.

Kaynak: Ayşe Şimşek, Altınoluk Dergisi, Sayı: 456

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN YEME İÇME ADABI

Peygamberimizin Yeme İçme Adabı

PEYGAMBERİMİZİN SOFRA ADABI NASILDI?

Peygamberimizin Sofra Adabı Nasıldı?

İSLAM’DA YEMEK ADABI VE YEMEK DUALARI

İslam’da Yemek Adabı ve Yemek Duaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.