İhramdaki Biri Nasıl Giyinmelidir?

Peygamberimiz (s.a.v) ihrama giren birinin nasıl giyinmesini söylemiştir? İhramdaki birisi nasıl giyinir? İhramdaki kimse neleri giyemez? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Abdullah bin Ömer (r.a) şöyle buyurur:

“Bir kişi Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’den:

«‒İhrâma giren (kimse) ne giyer?» diye sordu.

Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdular:

«‒Gömlek giymez, sarık sarmaz; don ve burnus giymez; vers veya za’ferânla boyanmış bir elbise de giymez. Na’leyn (terlik) bulamadığı takdîrde mest giysin ve mestleri topuklara varıncaya kadar kessin!».” (Buhârî, İlim, 53)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?                     

Burnus: Başlığı kendisine yapışık elbise, kapşonlu elbise.

Vers: Cehrî, Yemen Za’ferânı. Kendisiyle elbise boyanan sarı bir bitki.

Za’ferân: Kendisiyle elbise boyanan bir bitki.

Ashab-ı kiram bazen Peygamber Efendimiz’e bir mevzu hakkında sual sorar, Efendimiz (s.a.v) ise muhtelif sebep ve hikmetlerle onu başka bir istikamete yönlendirirlerdi. Mevzuun, sual sorana daha ziyade fayda sağlayacak yönlerine temas ederlerdi. Yâni gayeye daha uygun ve faydalı olduğu için muhatabın beklemediği ve sualiyle talep etmediği yönde cevap verirlerdi. Buna belâgatta “uslûb-i hakîm” denmektedir.

Burada sorunun cevabı çok uzun ve kapalı olacağından, Efendimiz (s.a.v) soru soranın işini kolaylaştırmak ve mevzuyu daha iyi anlamasını sağlamak için farklı yönden cevap vermişlerdir.

Mevzuya hâkim olan hoca, bu metodu kullanarak talebesini daha kolay ve daha güzel yetiştirir. Onu lüzumsuz şeylerle meşgul olmaktan kurtarır ve hedefe, yorulmadan ulaşmasını sağlar.

Bir âlimin, Allah’ın hudutlarına riâyette bir gevşekliğe sebebiyet vermeyecek durumlarda, insanların istifâde edeceği ve rahatlayacağı kolaylık yollarını göstermesi gerekir.

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN TAYİN ETTİĞİ İHRAM YERLERİ

Peygamberimizin Tayin Ettiği İhram Yerleri

İHRAM NAMAZININ HÜKMÜ NEDİR?

İhram Namazının Hükmü Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.