Son Oturuşta Selam Vermeden Kendi Fiili İle Namazdan Çıkılır mı?

Son oturuşta selam vermeden kendi fiili ile namazdan çıkan bir kimsenin namazı geçerli midir?

Namaz kılan kimsenin, namazdan kendi isteğine bağlı bir fiil ile çıkması Ebû Hanîfe’ye göre bir rükün ve dolayısıyla bir farzdır. Namazın sonunda selâm vermek farz değil vâciptir. Bu yüzden, bir kimse teşehhüt miktarı oturduktan sonra bir tarafa selâm vermek, konuşmak bir iş yapmak veya abdesti bozulmak gibi fiillerle namazdan çıksa bu yeterlidir. Namaz, birinci selâmda “selâm” sözünü söylemekle son bulur.

NAMAZDAN KENDİ FİİLİ İLE ÇIKMAK

Hz. Peygamber (s.a.s), namazlarını selâm vererek bitirmekle birlikte, selâmın farz olmadığını göstermek için arada başka türlü amelleri de olmuştur. Abdullah İbn Amr İbnu’l-Âs’ın naklettiği bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “İmam namazını bitirip oturunca, konuşmadan önce abdesti bozulursa namazı tamam olur. Bunun gibi imamın arkasında bulunup da namazını bitirmiş olanların da namazı tamam olur.” [1] İbn Abbas (r. anhümâ)’nın naklettiği şu hadis de bu anlamı desteklemektedir: “Rasûlullah (s.a.s) teşehhüt miktarı oturduğu zaman, yüzünü bize doğru döndürür ve şöyle buyururdu: Bir kimsenin teşehhüt miktarı oturduktan sonra abdesti bozulsa, onun namazı tamam olmuştur.” [2]

Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, teşehhüt miktarı oturmakla namaz rükünleri bakımından tamamlanmış olur. Bundan sonra kendi isteği ile veya istek dışı namazla bağdaşmayacak bir fiil işlese namaza zarar gelmez. Ebû Hanife’ye göre ise, bu durumda kendi isteği dışında bir sebeple namazı bozulsa, hemen abdest alıp, kendi istek ve iradesiyle namazdan çıkması gerekir. Aksi durumda namazı bâtıl olur.

Yine son oturuşta, teşehhüt miktarı oturduktan sonra, henüz kendi ihtiyarı ile namazdan çıkmadan, namaz vakti çıksa veya başka bir namaz vakti girse, namazı iki imama göre tamamdır, Ebû Hanîfe’ye göre ise fâsit olmuş bulunur. Çünkü bu namaza kendi ihtiyarı ile son vermiş değildir.

Şâfi ve Mâlikîlere göre namazdan çıkmak için birinci selâmı vermek farzdır. Bu, birinci selâmla namaz son bulmuş olur. Hanbelîler’e göre ise, iki tarafa  selâm verilmesi farzdır. Dayandıkları delil aşağıdaki hadislerdir: “Namazın anahtarı temizlenmek, başlaması tekbir, sona ermesi selâm vermektir.”[3] Hz. Peygamber, namazlarında selâm verir ve bunu sürekli olarak yapardı.[4] Diğer yandan Allah’ın Rasûlü; “Beni namaz kılarken gördüğünüz gibi namaz kılınız” [5] buyurmuştur.

Hanefîler ise, Rasûlullah (s.a.s)’in namazını bazan teşehhüt miktarı oturduktan sonra, selâm vermeksizin cemaate doğru dönüp konuşmak gibi bir fiil ile sona erdirdiğini bildiren rivâyetleri dikkate alarak, namazda selâmı farz derecesinde görmemişlerdir.[6]

Dipnotlar:

[1] Tirmizî, Salât, 183; Ebû Dâvud, Salât, 187, 230; İbn Mâce, İkâme, 138; Dârimî, Vüdu’, 114; A. İbn Hanbel, VI, 272. [2]
Buhârî, Ezân, 156, Cenâiz, 93; Nesâî, İftitah, 84; İbn Mâce, Salât, 8; A. İbn Hanbel, V, 14, 141. [3] Ebû Dâvud, Salât, 73; Tahâret, 31; Tirmizî, Mevâkît, 62; Tahâret, 3; İbn Mâce, Tahâret, 3. [4] Şevkânî, Neylü’l-Evtar, I, 292. [5] Buhârî, Ezân, 18, Edeb, 27, Ahad, 1 [6] bk. Kâsânî, age, I, 113; İbnü’l-Hümâm, age, I, 225; Zeylâî, Nasbu’r-Râye, II, 63; Tebyînü’l-Hakâik, I, 104; İbn Âbidîn, age, I, 418; İbn Kudâme, age, I, 551-558; Zühaylî, age, I, 671 vd; Bilmen, age, s. 130, 131.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TADİL-İ ERKÂN NE DEMEK?

Tadil-i Erkân Ne Demek?

NAMAZ NEDİR?

Namaz Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.