Çocuklar Arasındaki Akran Zorbalığı Medyadaki Açık Şiddet Temsilleriyle Artıyor

Son dönemde adı sıkça duyulmaya balayan akran zorbalığı konusuyla ilgili uzmanlar, medya başta olmak üzere bir dizi etkinin tetikleyici etkinin davranışların oluşmasında etki gösterdiğini ifade etti.

Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesindeki lisede bir öğrencinin, 28 Aralık'ta sınıf arkadaşları tarafından darbedildiği ve hakarete uğradığı görüntülerin sosyal platformlarda yayınlanmasının ardından uzmanlar, medyadaki açık şiddet temsillerinin akran zorbalığını artırdığını söyledi.

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysun Doğan ve İbn Haldun Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Bulut, AA muhabirine, medyadaki şiddet temsillerinin akran zorbalığına etkisini değerlendirdi.

Doğan, akran zorbalığının şiddet eğiliminin alt türü olduğunu, bunu diğer zorbalık türlerinden ayıran en temel kriterlerinse kasıtlı zarar verme isteği, eylemin tekrarlanması ve kurbanla zorba arasında güç dengesizliği olduğunu söyledi.

Akran zorbalığının yaklaşık 40 yıldır dünya gündeminde olduğunu ve hakkında araştırmalar yapıldığını belirten Doğan, çalışmalarına göre Türkiye'de her üç çocuktan birinin sözlü ya da fiziksel zorbalık kurbanı ya da faili olduğunu ifade etti.

Doğan, çocukların zorbalığa başvurması veya maruz kalmasının pek çok nedeni olduğunun altını çizerek, şunları dile getirdi:

"Akran zorbalığında, çocuğun mizacı, bireysel özellikleri, yaşı, cinsiyeti, etnik kökeni belirleyici oluyor. Aile de ikinci aşamada yer alıyor. Bu konuda ebeveyn tutumları, kişilikleri, aile içi şiddet ve çocuğa yaklaşımlar belirleyici. Üçüncü neden, okul ve öğretmenler. Okul iklimi, şiddetle mücadelede okulda neler yapılıyor, okulun zorbalığa karşı sosyal politikaları nelerdir, rehberlik çalışmaları ve önleyici sınıf içi etkinlikler, bunlar önemli. Dördüncüsü ise çocuğun yaşadığı yerdeki şiddete bakış açısı, şiddetle karşılaşıyor mu, şiddet içeriklerini izlemesi veya bu içerikteki bilgisayar oyunları belirleyici."

Hedef zorbalıkla mücadeleyi müfredata yerleştirilmek

Doğan, akran zorbalığıyla mücadelede cezalandırmanın etkili olmadığını, önleme ve müdahale programlarının daha etkili olduğunu aktararak, öğretmen-idareci-öğrenci ve velilerin birlikte hareket edip hem zorba hem de zorbalığa maruz kalanla görüşmeler gerçekleştirdiği bütüncül müdahale programlarının önemine dikkati çekti.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) "El ele verelim, zorbalığı yenelim" projesinden bahseden Doğan, Türkiye genelinde okullarda zorbalığa karşı öğretmenler, idareciler, öğrenciler ve velilerle yaşa uygun aktivitelerle bilinçlendirme çalışmaları yaptıklarını, hedeflerinin bu programı 12'inci sınıfa kadar okutulan ders şeklinde müfredata yerleştirilmesi olduğunu kaydetti.

Doğan, çocukların televizyonda veya sosyal medyada izledikleri içeriklerin "zorba karakter" gelişimde tetikleyici rolü olduğuna dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu:

"Çocukların izlediği diziler, filmler, bilgisayar oyunları da dahil edildiğinde akran zorbalığının çok karmaşık yapısı var. Çocuklar sevdikleri veya izledikleri şeyleri kendilerine rol model aldıkları için bu faktör önemli. Akran zorbalığına ilişkin örneklerin medyada yaygınlaşması aslında gençler arasında reyting yarışına yol açıyor. Sosyal medya platformlarında hayvanlara, çocuklara yönelik zorbalık görüntüleri popülerleştikçe çocuklar arasında da bu durum maalesef normalleşiyor, daha da popülerleşiyor."

"Çocuklar duyarsız hale gelmeye başladı"

İbn Haldun Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Bulut da çocukların sosyal ve geleneksel medyada karşılaştığı içeriklerin empati duygularının gelişiminde etkili olduğunu söyledi.

Çocukların televizyon programlarında veya sosyal medyada yoğun biçimde maruz kaldığı şiddet unsurlarına karşı duyarsızlaştığını belirten Bulut, şu ifadeleri kullandı:

"Çocuklar çok fazla psikolojik ve fiziksel şiddet sahnesine maruz kalıyor, maalesef bunu da normalleştirip empati, sempati ve acıma duygularını kaybediyor. Çocuklar, televizyondaki bazı programlarda sözel ve duygusal şiddetle karşı tarafı küçük düşürmeyi gördüğü zaman artık bunların normal olduğunu düşünüyor, alaycı konuşma, iğneleyici yanıt verme, tartışma ve saldırganlık hallerini kanıksamaya başlıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar bunun arttığını gösteriyor."

Bulut ayrıca öğrencilerin Kovid-19 salgını döneminden de olumsuz etkilendiğine işaret ederek, okula uyum sağlama, arkadaşlık ilişkilerini yürütme ve davranış problemlerinin, akran zorbalığını tetiklediğini ifade etti.

Kız öğrenciler ile erkek öğrenciler arasındaki akran zorbalığının farklılıklarına değinen Bulut, "Erkek öğrenciler genel olarak fiziksel şiddete çok fazla eğilimli olurken, kız öğrenciler daha farklı şiddet şekillerine yöneliyor, sözel saldırganlık veya ilişkisel saldırganlık türlerini kullanıyor. Kız çocuklarda istemedikleri arkadaşlarını dışlama, yalan, iftira, dedikodu gibi sosyal şiddet türevleri gözlemleniyor." dedi.

Bulut, zorbalık konusunda yalnızca okulların değil, ailelerin de sorumluluk alması gerektiğinin altını çizerek, ailelere çocuklarıyla iyi ilişki kurmaları, onları ihmal etmemeleri, ve devamlı şekilde doğruya yöneltmeleri tavsiyesinde bulundu.

Zonguldak'taki olayda sınıf arkadaşlarına akran zorbalığı uygulayan öğrencilerin riskli kategoride yer aldığını vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:

"Zonguldak'taki olay çok üzücüydü. Burada yaşanan akran zorbalığı veya şiddet eylemi ne olursa olsun çok acı. Çocuğa yapılanlar gerçekten çok ağır ve kötü. Birkaç öğrenci olanları telefonla çekiyor, diğeri liderlik yapıyor. Bu, çocuk için iki kat yıkım anlamına geliyor, yaşadıkları, sosyal medyada yayılan video, bir de maruz kaldığı şiddet eylemi. Öğrencilerin yaptıkları çok yanlış. Burada zorbalık yapanlara başkasına zarar verme, darbetme, hürriyetinden alıkoyma gibi suçlar bile isnat edilebilir"

Zonguldak'taki olay

Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesindeki bir lisenin 11. sınıfında eğitim gören öğrencinin, 28 Aralık'ta sınıf arkadaşları tarafından oyun figürleri yapmaya ve şınav çekmeye zorlandığı, darbedildiği ve hakarete uğradığı görüntülerin sosyal medyada yayınlanması sonrası, kaymakamlık tarafından soruşturma başlatılmış, öğrencinin ailesi tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu.

Darp olayına ilişkin adliyeye sevk edilen 4 öğrenci savcılıktaki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı.

Olaya karışan 8, videoyu çekip paylaşan 2 öğrenci olmak üzere toplam 10 öğrenciye, 10 gün okuldan uzaklaştırma cezası verilmişti.​​​​​​​

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.