Seven, Sevdiğine Nasıl İtaat Eder?

Sevgi sadece sözle mi olur, yoksa fedakârlıkla mı ispatlanır? İşte Allah Rasûlü’nü candan sevenlerin imtihanı ve samimi muhabbetin bereketi...

Muhabbetin en büyük alâmeti itaattir; sevilen uğrunda fedakârlıktır. Seven, sevdiğine gönlündeki muhabbet seviyesinde tâbî olur. Şâyet davranışların temelinde muhabbet varsa, orada samîmiyet, ihlâs ve bereket vardır. Ameller, muhabbet zemîni üzerinde icrâ edildiğinde ulvîleşir. Muhabbetsiz, yani yürekten gelmeyen, zoraki hâl ve davranışlar ise, samîmiyetten mahrum bulunduğu için, nefsâniyeti palazlandırmaktan öteye geçemez.

SEVDİĞİNE İTAATİN GÜZEL BİR ÖRNEĞİ

Ebû Berze -radıyallâhu anh-’ın anlattığı şu hâdise, sevenin sevdiğine nasıl bir itaat içinde olması gerektiğini gösteren müstesnâ bir misâldir:

Ensâr’dan herhangi birinin evlenme çağına gelmiş bir kızı olduğunda, Allah Rasûlü’nün, kızıyla alâkalı bir tavsiye ve düşüncesi olup olmadığını öğrenmeden onu evlendirmezdi. Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ensar’dan bir zâta:

“–Sizden kızınızı istiyorum.” buyurdu. Ensârî büyük bir sevinç içerisinde:

“–Peki yâ Rasûlâllah! Bu benim için büyük bir şeref olur!” dedi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Onu kendim için istemiyorum.” dedi. Ensârî:

“–Kim için istiyorsunuz?” diye sordu. Efendimiz:

“–Cüleybib için.” buyurdu. (Cüleybib, kimsesiz garip bir sahâbiydi.) O zât:

“–Öyleyse kızımın annesine danışayım.” deyip gitti. Hanımına:

“–Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kızını istiyor!” dedi. Hanımı:

“–Ne güzel, bu çok büyük bir şereftir!” diye sevindi. Sahâbî:

“–Ama kendisi için değil! Cüleybib için dünürlük yapıyor.” dedi. Kadın:

“–Cüleybib için mi? Cüleybib için mi? Yok vallâhi, ona kızımı veremem.” dedi.

Sahâbî, keyfiyeti Rasûlullâh’a bildirmek için kalkmak isteyince kızları:

“–Size benim için kim dünürlük yapıyor?” diye sordu. Annesi durumu haber verdi. Kızları:

“–Rasûlullâh’ın arzusunu mu reddediyorsunuz?! Beni Rasûlullâh’a bırakın, o kat’iyyen beni zarara uğratmaz.” dedi.

Bunun üzerine babası, Rasûlullâh’ın yanına gitti, kızının cevabını bildirdi ve “Kızımız hakkında verilecek karar Siz’e âittir.” dedi. Rasûl-i Ekrem de kızı Cüleybib ile evlendirdi.

Bir müddet sonra Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gazâya çıktı. Zaferle neticelenen bu gazâda Allah Teâlâ, Peygamber’ine ganimetler bahşeyledi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, dönecekleri sırada sahâbîlerine:

“–Arkadaşlarınızdan kaybettiğiniz bir kimse var mı?” diye sordu.

“–Hayır.” dediler.

“–Ama ben Cüleybib’i göremiyorum, onu arayın!” buyurdu.

“–Sahâbîler aramaya başladılar, yedi maktûl müşrikin yanında şehid düşmüş olarak buldular. Allah Rasûlü’ne:

“–Yâ Rasûlâllah, işte burada, yedi kişiyi öldürmüş, sonra da şehid düşmüş.” dediler.

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- geldi ve:

“–Yedi kâfiri öldürmüş, onlar da onu şehîd etmişler! Bu benden, ben de ondanım.” dedi. Bu son cümlesini iki yahut üç kez tekrarladıktan sonra bir kabir kazılmasını emir buyurdu. Kabir kazılınca Cüleybib’in cesedini kollarına alarak kabre koydu.

Tâbiînin büyüklerinden Sâbit el-Bünânî şöyle demiştir:

“Ensâr kadınları arasında Cüleybib’in hanımından daha hayırsever bir kadın yoktu. Çünkü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onun için:

«Allâh’ım, bu kadın üzerine hayır ve bereketini bol bol yağdır, onun hayatını sıkıntılı kılma!» diye duâ etmişti.»” (Ahmed, IV, 422, 425; Heysemî, IX, 367-368)

İşte Allah Rasûlü’ne olan samimî bir muhabbetin berekâtı!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

RASÛLULLAH’A MUHABBET OLMADAN ALLÂH’A ULAŞMAK MÜMKÜN MÜ?

Rasûlullah’a Muhabbet Olmadan Allâh’a Ulaşmak Mümkün mü?

HAKİKİ SEVGİ ÜÇ ŞEYLE BELLİ OLUR

Hakiki Sevgi Üç Şeyle Belli Olur

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.