
Şeytanın Fısıltılarından Kendini Koru
Şeytanın fısıltılarından nasıl korunacağız? Dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?
Bir iyilik veya fedâkârlıktan sonra dikkat edilecek husus, şeytanın fısıltılarından kendimizi korumamızdır.
O şeytan fısıltılarından biri, enâniyete kapılmaktır.
Nitekim, yazımızın başında zikrettiğimiz Uhud’daki dağılmanın hikmet ve sebeplerinden biri de, Bedir’den sonra bir miktar enâniyet hissiyle, zaferi nefislere izâfe etmenin bir neticesi oldu.
Şeytanın Fısıltılarından Nasıl Korunacağız?
Bütün muvaffakiyetleri, zaferleri ve hayırları Rabbimiz’e izâfe edeceğiz. Bunlardan asla nefsimize pay çıkarmayacağız. Kusurları ise dâimâ nefsimizden bilecek, istiğfâr ile dergâh-ı ilâhîye ilticâ edeceğiz.
Nasr Sûresi bu hakikati ne güzel ifade eder. Bu sûrede;
“Allâh’ın yardımı ve fetih gelip, insanların fevc fevc İslâm’a girdiklerini görünce, Rabbini hamd ile tesbih et ve Allah’tan bağışlanma dile!” buyurulmuştur.
Peygamberimiz bu sebeple Mekke fethinde şehre muzaffer bir kumandan edâsıyla değil, devesinin üzerinde âdetâ secde eder vaziyette girmiştir. Bu esnada ashâbına da, zaferin enâniyetine kapılmamaları için;
“Allâh’ım! Esas hayat, âhiret hayatıdır.” buyurmuştur. (Buhârî, Rikāk, 1)
Bir başka şeytan fısıltısı da, riyâ ve süm‘adır. Yani Rabbimiz’in lutfu ile nâil olunan amelleri, kulların bilmesinin istenmesidir. Onlar görsün istemektir. Bu menfî duygular, fedâkârlıkları iptal eder. Çünkü Allah için değil, kullar için sergilenmiş olur. Tevhîdin ortaklığa tahammülü yoktur.
Hak dostları, bu sebeple, kerâmetlerini gizlemiş, nâfile ibâdet ve tâatlerini, riyâzatlarını mahfî tutmuşlardır.
Bir misal:
Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh-, son derece mahviyet sahibiydi. Süfyân-ı Sevrî Hazretleri, bir gün onun üzerinde kıymetli bir elbise görmüştü. Buna taaccüp ettiğini bildirince, Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh- altındaki kıldan dokunmuş sert yün elbiseyi göstermek mecburiyetinde kaldı. İçinde yaşadıkları devirde maddî imkânlar bollaştığı için herkesin giydiği güzel elbiselerden giymenin daha münasip düşeceğini ifade ettikten sonra;
“–Alttakini Allah için giydik, üsttekini de sizin için giydik. Allah için olanı gizledik, sizin için olanı da izhâr ettik!” buyurdu. (Ebû Nuaym, Hilye, III, 193; Zehebî, Siyer, VI, 261-262)
Cenâb-ı Hak; can, mal ve evlâttan fedâkârlık edebilen, bu üç nimeti put eylemek yerine, Allâh’ın rızâsını, Rasûl-i Ekrem’in şefaatini ve cenneti kazanma malzemesi eyleyebilenlerden eylesin!..
Âmîn!..
YORUMLAR