Savaşın En Çirkin İzleri Çocuklar

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye gelen ve ortak noktaları savaşın bedenlerinde bıraktığı izler olan çocuklar, yaralarını gizlemeye çalışsa da hayatlarını Gaziantep'te sürdürüyor.

Suriye'deki iç savaşta tuzaklanmış mayınlar, hava, havan ve bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen saldırılarda ağır yaralanan çocuklar, hayatlarının geri kalanında savaşın acısını bedenlerinde taşımaya mahkum oldu.

Çoğu kısıtlı imkanlarla tedavi şansı bulan çocukların ortak hayali, kaybettikleri uzuvlarına kavuşmak, koşmak, yüzlerinde, bedenlerinde taşıdıkları izlerden kurtulmak.

Halep'e yönelik hava saldırısında 2012 yılında varil bombalarının hedefi olan evde annesi Asiye Kurdiye ile yaralanan Neda Kurdiye (13), Gaziantep'te derme çatma bir evde yaşıyor.

Yüzünde ve bedenindeki ileri derecedeki yanıklardan kaynaklı izleri elleriyle gizlemeye çalışan Kurdiye, sokağa çıkıp arkadaşlarıyla yüzünü saklamadan oynayabileceği günün hayalini kurduğunu belirtti.

Nisa Amir de (13) 2014 yılında Halep'te meydana gelen bir patlamada ailesinden 12 kişiyi kaybettikten sonra babası Amir Amir tarafından getirildiği Gaziantep'te hayatına devam ediyor.

AİLESİNİ KAYBETTİĞİ PATLAMAYI HER GÜN RÜYASINDA GÖRÜYOR

Nisa Amir, ailesini kaybettiği o patlamayı her gün rüyasında gördüğünü anlattı.

Mera köyünde hava saldırısında kullanılan varil bombalarının hedefindeki evde bir kolunu kaybeden ve vücudunda ağır yanıklar oluşan Nede Ubeyd (7), Türkiye'deki tedavisinin ardından Gaziantep'teki yakınlarının yanına yerleştirildi.

Mahmut Yusuf Naif (16) de 2014 yılında Halep'in Agderin köyünde tuzaklanmış mayının infilak etmesi sonucu iki gözünü kaybetti. Naif, Gaziantep'te yakınlarının yanında ikamet ediyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.