Sahih Hadis Nedir?

Sahih Hadis Nedir? Bir hadisin sahih olduğunu nasıl anlarız? Sahih hadis'in özellikleri nelerdir?

Sahih hadis, adalet ve zabt niteliklerine sahip râvîlerin, muttasıl bir isnadla rivayet ettikleri, şaz ve muallel olmayan hadistir.

Buna göre, bir hadisin sahih olabilmesi için beş şartın bir araya gelmesi lazımdır.

a.    Râvînin Adaleti

Adaletten maksat, râvînin dini bütün ve itikadı sağlam olması, günahlardan uzak bulunmasıdır. Râvî, Allah'ın emrettiklerini yerine getirir; yasakladığı ve haram kıldığı şeylerden de şiddetle kaçınır.

b.    Râvînin Zabtı

Zabt, râvînin hafızasının güçlü olması anlamına gelir. Başka bir deyişle râvînin ezberlediği bir hadisi, başkasına rivayet edinceye kadar hiç değiştirmeden hafızasında tutmasıdır.

Hafızası zayıf olan bir râvî, işittiği bir hadisi işittiği şekilde rivayet edemez; onun söz veya kelimelerinden bazılarını unutur yahut kelimeleri arasında takdim ve tehirler yaparsa bu râvî, zabt yönünden zayıf sayılır ve böyle râvîlerden hadis alınmaz.

c.    İsnadın İttisali

İttisal, iki şeyin birbirine ekli ve bağlı olması, aralarında bir kopukluk bulunmaması demektir. İsnadın ittisali her râvînin, kendisinden hadis naklettiği şeyhine ka­vuşmuş ve hadisi bizzat ondan almış olmasıdır. İsnaddaki kopukluk, râvînin, kendisinden hadis naklettiği şeyhten, hadis işitmediği halde işitmiş gibi ondan nakletmesidir. Böyle bir hadis, isnadının muttasıl olmaması sebebiyle zayıf sayılır.

d.    Hadisin Şaz Olmaması

Şaz, rivayet yönünden tek kalmış hadis demektir. Râvî rivayet ettiği bu hadisle, aynı hadisi rivayet eden diğer sika (güvenilir) râvîlere aykırı düşer ve bu rivayetinde tek kalır. Bu râvî, aslında sika bir râvîdir fakat rivayetinde yanlız kaldığı için, diğer sika râvîlerin rivayetleri tercih edilir.

e.    Hadisin Muallel Olmaması

Hadisin muallel olması, onun zayıflığına sebep olan gizli bir kusurun bulunmasıdır. Çoğu kere bu kusur, hadiste gizli kalır ve her hadisçi tarafından kolayca fark edilmez. Bir süre sahih olarak rivayet edilen bu hadis, bir hadis imamının bu illeti bulup çıkarmasından sonra muallel olarak bilinir. 

Yukarıda beş madde halinde açıklanan hususlar, sahih hadisin özellik­leri ve aynı zamanda şartlarıdır. Eğer bu özelliklerden biri veya birkaçı olmazsa, hadis sahih olma özelliğini yitirmiş ve zayıf hadisler arasında yer almış olur.

Sahih hadisi tanıma yolları;

Sahih hadisleri tanımanın bazı esasları vardır. Bu esasları şöyle sıralayabiliriz:

     1. Sahih hadis, Kur'an’a ve sahih olan sünnete aykırı olmaz.

Bir hadis, Kur'an’a veya sahih sünnete aykırı ise, o hadisin Hazreti Peygamberin ağzından çıkmadığı anlaşılır.

     2. Sahih hadis, akla aykırı değildir.

İslam dini, akla önem veren bir dindir. Eğer bir hadiste akıl dışı bir takım husular varsa, ona hadis de­mek mümkün değildir.

Mesela şöyle bir sözün hadisler arasında nakledildiği görülür: "Nuh'un gemisi Kâbe’yi yedi defa tavaf ettikten sonra, makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı." Bu sözün akıl ve mantıkla bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Hiçbir akıl, bu sözü Hazreti Peygamberin söyleyebileceğini kabul etmez. Şu husus da unutulmamalıdır ki, bir şeyin akılla kavranamaması ile akla aykırı olması birbirinden farklıdır. Bu açıdan akılla anlaşılamayan her hadis bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Mesela; Cennet, cehennem, sırat gibi ahiretle ilgili bir çok haber akılla kavranılamayan fakat akla da aykırı olmayan bir bilgidir.

  1. Sahih hadisin metninde ve ifadesinde bozukluk yoktur.

Hazreti Peygamber, Arapların en açık ve en düzgün konuşanı idi. O, Arap dilinin bütün gramer kaidelerine dikkat eder ve dinleyenleri hayran bırakırdı. Eğer bir hadiste manasız sözler, gramer hataları ve abartılı ifadeler yer almışsa, o sözü Hazreti Peygamberin söylediği düşünülemez.

  1. Sahih hadis tarihi olaylara ters düşmez.

Eğer bir hadis, tarihi olaylara ters düşerse, o hadisin Hazreti Peygam­berin ağzından çıkmış olması mümkün değildir. Mesela bir hadiste, Sa'd b. Mu'az'ın şahidliği ve Mu'aviye'nin de kâtipliğiyle, Hazreti Peygamberin Hayber ahalisine cizye koyduğu bildirilmiştir. Hâlbuki cizye ayeti Tebük seferinden sonra nazil olduğu gibi, Sa'd b. Mu'az Hendek savaşında vefat etmiş, Hayber'e yetişmemiştir. Mu'aviye ise, ancak Mekke fethinde müslüman olmuştur. Hadisin tarihi gerçeklere uymaması, onun sahih olmadığını açıkça gös­terir.

  1. Herkesin görmesi veya bilmesi gereken önemli bir olayı aksettiren sahih hadisin râvîsi tek kalmaz.

Hazreti Peygamberin Hudeybiye'den Medine'ye dönerken Gadir Hum denilen yerde, kendisinden sonra hilafetin Ali'ye ait olduğunu açıkladığına dair şiiler tarafından yayılmak istenen haber, Hazreti Peygamberin yanında bulunup da olaydan haberdar olması gereken hiçbir sahabi tarafından rivayet edilmemiştir. Bu kadar önemli bir olayın sahih rivayetler arasında yer almaması ve özellikle Hazreti Peygamberin vefat ettiği ve ondan sonra Ebû Bekir'in halife olarak seçildiği bir sırada bu olaydan hiç söz edilmemesi Gadir Hum'la ilgili şiî haberlerin tamamıyla asılsız olduğunu gösterir.

  1. Sahih hadis, küçük bir iyiliğe karşılık abartılmış büyük mükâfatlar veya sevaplar vadetmez.

Mendûb olan bir fiilin işlenmesi veya mekruh olan bir işin terkedilmesi karşılığında, altından nehirler akan cennetlerde ebediliğin va’dedilmesi yahut basit bir kabahate karşılık daimi cehennem azabıyla tehdit olunması buna bir misaldir.

"Kuşluk vakti şu kadar rekât namaz kılan kimseye, yetmiş peygamber sevabı verilir" şeklinde rivayet edilen bir hadisin sahih olması mümkün değildir.

İşte, sahih bir hadiste olmaması gereken bütün bu bozukluklardan birine herhangi bir hadiste rastlanacak olursa, onun, Hazreti Peygamberin gerçek hadisi olmadığı kanaatine varılır.

İslam ve İhsan

HADİSİN KISIMLARI NELERDİR?

Hadisin Kısımları Nelerdir?

RİVAYETİN KAYNAĞI BAKIMINDAN HADİS ÇEŞİTLERİ

Rivayetin Kaynağı Bakımından Hadis Çeşitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.