Sahabenin Tanınma Şekilleri

Sahabenin tanınma şekilleri nelerdir? Sahabeler hangi şartlar dahilinde sahabe sayılır?

Bir kimsenin sahabî olduğu şu yollarla bilinir:

  1. Tevatür yolu ile: Tevatür, yalan söylemek üzere bir araya gelmeleri aklen mümkün olmayan çok sayıda kimsenin, bir haberi ittifakla nakletmelerine, bir konu üzerinde görüş birliğine varmalarına denir.

Sahabî olduğu tevatür yoluyla bilinenlere misal olarak, Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, Talha, Zübeyr b. Avvam, Sa'd b. Ebî Vakkas ve benzerlerini verebiliriz.

  1. Şöhret yoluyla: Tevatür derecesinde olmamakla beraber bir kişinin sahabî olduğunun bir çok kimse tarafından bilinmesidir.

Mesela Dımam b. Sa'lebe, Sa'd b. Bekre kabilesindendi. Kabilesinin elçisi olarak Hazreti Peygamber'in yanına gelmiş, O'na bazı sorular sorup müslüman olarak dönmüştü. Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i kısa bir süre görmesi, aynı zamanda Mekke ve Medine dışında oturuyor olması onun herkes tarafından bilinmemesine yol açmıştır. Böylece sahabî olduğuna dair bilgi tevatür derecesine ulaşmamıştır.

  1. Bir sahabî ve tabiî'nin şahitliği ile: Buna örnek olarak Humame b. Ebî Humame'yi verebiliriz. Humame müslümanların Isfahan'ı fethettikleri sırada bir karın hastalığından vefat etmişti. O zaman tanınmış bir Sahabî olan Ebu Musa'l-Eş'arî, Hümame'nin Hazreti Peygamber'le görüşmüş olduğunu Peygamberimizin, onun şehid olarak öleceğini söylediğini bildirdi. Böylece Hümame'nin sahabî olduğu başka bir sahabî'nin haber vermesiyle anlaşılmış oldu.
  2. Kendisinin “Ben sahabîyim” demesiyle: Bu takdirde “Ben sahabîyim” diyen kimsenin adaletli yani her bakımdan dürüst ve güvenilir bir kimse olması ve hicri 110 tarihinden önce yaşamış bulunması şartları aranır. Çünkü en son sahabî'nin hicrî 110 yılında öldüğü kabul edilmektedir. Onun için bu tarihten sonra “ben sahabîyim” diyenin sözüne inanılmaz.

İslam ve İhsan

SAHABE NEDİR?

Sahabe Nedir?

SAHABE DEVRİNDE HADİS NASILDI?

Sahabe Devrinde Hadis Nasıldı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.