Şafii Mezhebine Göre Cuma Namazı Nasıl Kılınır?

Şafii mezhebine göre cuma namazı nasıl kılınır? Cuma namazının sıhhat şartları nelerdir? Hutbenin şartları ve rükunleri nelerdir?

Cuma namazı, Hz. Muhammed aleyhisselâm'ın Medine’ye hicreti sırasında Medine yakınlarında Ranuna Vadisinde bulunduğu sırada farz kılınmış, ilk Cuma hutbesi de orada Beni Sâlim Mescidinde okunmuştur.

İslam, Müslümanları her zaman birlikte namaz kılmaya teşvik etmiştir. Onlardan bir kısmının yerine getirilebilmesi için topluluk (cemaat) ön şart olarak ileri sürülmüştür.

Cuma namazı, şartlarını ta­şıyan bütün Müslüman erkeklere farzdır. Ezan okununca, cuma namazı kıl­makla mükellef olanların işlerini bırakıp camiye gitmeleri gerekir.

Müslümanlar müezzin Cuma ezanını okuyunca Allah'ın; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman hemen Allâh’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, el­bette bu, sizin için daha hayırlıdır”[1] emrine uyarlar.

Cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üç gün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman için­deki günahları bağışlanır.”[2]

Cuma, Müslüman toplumun hafta bayramıdır. Bu yüzden "Nebi aleyhisselâm Cuma günü oruç tutmayı yasaklamıştır."[3].

Cuma namazı için özel itina göstermek, yıkanıp temizlenmek, tırnakları kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz el­biseleri giyerek camiye gitmek müstehaptır. Ebu Said-i Hudri (r.a) şöyle demiştir;

Rasûlullah -sallallâhü aleyhi ve sellem-in “Her bâliğ kimseye Cuma günü gusletmesi ve imkân bulursa misvaklanmak ve gerek hoş koku sürünmek vacib (gibi)dir."[4] buyurduğuna şehâdet ederim.

Cuma Namazının Kılınışı

Cuma günü öğle namazı vaktinde köyün ya da mahallenin en büyük camisinde Cuma namazı kılınır. 

Önce iki rek’at müekked, vakit varsa iki rek’at de gayri müekked sünnet kılıp hutbe için beklenir. Bu sırada hatip hutbeye çıkar ve iç ezan okunur. Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.

Kişi mescide girdiğinde imam minbere çıkmışsa bu durumda oturmadan önce iki hafif rek’atle tahiyyet'ül-mescid namazı kılar. Bundan fazlasını yapmamalıdır. Kılmaksızın oturursa, kalkıp da tahiyyet’ül-mescid namazını kılması gerekmez.

Hutbe dinlendikten sonra Cumanın iki rek’at farzı cemaatle kılınır. İmam kıraati açıktan okur, cemaat dinler. İmamın birinci rek’atte Fatiha’dan sonra Cuma sûresini, ikinci rek’atte Münafikun sûresini okuması menduptur.

Cuma günü, farzdan sonra iki rek’at müekked, arzu edilirse iki rek’at de gayri müekked sünnet kılınır. Cumanın müekked sünnetlerini terketmek doğru değildir. Kaza namazı borcu olanlar bu esnada kaza namazları ile meşgul olurlar.

Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, zaruri bir durum yoksa Cuma günü sabahleyin Cuma namazından önce yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise Cuma namazından önce yola çıkabilir.

Cuma namazı, bir yerleşim merkezindeki Müslümanları bir araya getiren, cem ettiren bir namazdır. Bu yüzden köyün en büyük camisinde kılınır, diğerlerinde kılınmaz. Camilerin gereksiz yere birden fazla olması durumunda, önce kılanların Cuma namazları sahîh olur. Şafi mezhebine göre hangi camide Cuma’nın erken kılındığı bilinemeyeceği için Cuma namazından sonra öğle namazı (zuhr-i ahir ve son sünnet) kılınır. Ama Cuma mescidleri ihtiyaç nedeniyle birden fazla olursa hepsinde kılınan Cuma namazları sahîh olur. Şehrin ortasından nehir geçiyorsa şehrin iki yakasında, Büyükşehirlerde de bir mahallede tek bir camide Cuma namazı kılındığında bu namazın sahih olacağı söylenmiştir.  Lâkin Cuma namazından sonra öğle namazı kılmak yine de mendub olur.

Cuma Namazının Vücup ve Sıhhat Şartları

Cuma Namazının Vücup Şartları

1- Müslüman olmak. Yani gayri müslime farz değildir.

2- Âkil olmak. Yani delilere farz değildir.

3- Bâliğ olmak. Yani çocuklara farz değildir.

4- Erkek olmak. Yani kadınlara farz değildir. Ancak kılmaları durumunda namazları geçerli olup öğle namazı kılmaları gerekmez.

Acil işlerde çalışan erkekler yani hastane, itfaiye vb. kuruluşun acil bölümlerinde çalışıp Cuma saatinde mesaisi bulunanlar; eşkıya, düş­man korkusu veya suikast endişesi sebebiyle güvenlik amacıyla nöbet tutanlar yaptıkları acil ve zaruri iş gereği Cuma namazı kılamadıkları takdirde daha sonra vakit içinde öğle namazını kılarlar.        

 5- Hür olmak. Yani kölelere ve hapiste olana farz değildir.

6- Mukim olmak. Yani sefer halinde olan yolcuya ve göçebelere farz değildir. Kısa dahi olsa sefere çıkmış bir kişiye, yolculuğu Cuma gününün fecrinden önce başlamışsa -ikâmet ettiği yere normal havalarda ezan sesi de yetişmiyorsa- Cuma namazı farz olmaz. Ezan sesi duyulacak kadar Cuma kılınan yere yakın ise Cuma namazı farz olur.

7- Sağlıklı olmak. Yani Cuma namazına yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı ve zorluk çeken hastaya, felçliye, hasta olup da evden dışarı çıkınca hastalığı artacak olanlara, ağır hastalara bakanlara, camiye götürecek birini bulamayan âmâya ve çok yaşlı olana farz değildir.

Şiddetli kar, yağmur... gibi hava muhalefeti eğer evden çıkıp camiye engel olabilecek düzeyde ise Cuma namazı sorumluluğu kalkar.

b. Cuma Namazının Sıhhat Şartları                           

1- Cuma namazının yerleşim yerinde, şehir veya köyde kılınması. Meskun mahallin dışında kalan sahra ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Köyden uzak bir yaylada yaşayanlar, bedevî bir yaşam süren kimseler kendi aralarında toplanıp Cuma kılamazlar, mümkünse Cuma namazı kılınan en yakın yere giderler.

2- Bir yerleşim yerinde tek bir camide Cuma namazının kılınması. Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerleşim yerinde, Cuma namazından sonra, namazın sıhhat şartı eksik olduğundan ayrıca öğle namazını kılmak gerekir.

3- Cuma namazının; Müslüman, âkil baliğ, hür, erkek ve mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Yüzlerce yolcu bir camide toplansa, o camide 40 mukim erkek yoksa Cuma namazını kılamazlar. 

Özellikle imam veya cemaat içerisinde farklı mezhepten şahıslar bulunduğunda eğer cemaatin sayısı kırktan az olursa, kırk kişiyi şart koşmayan bir mezhebe uymak da caiz görülmüştür. Cumanın geçerli olması için Maliki mezhebine göre en az oniki, Hanefi mezhebine göre imamdan başka en az üç erkek cemaat bulunmalıdır. Bu görüş Ebû Hanife ile İ. Muhammed’in görüşüdür. İ. Ebû Yusuf’a göre imam hariç iki erkek cemaat de yeterlidir.

4- Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması.

5- Cuma namazından önce, hutbe okumak. Cumanın farzından önce bir imamın, cemaat huzurunda hutbe okuması ve cemaatin de bunu dinlemesi gerekir.

6- Cuma namazına geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur. Fakat ikinci rekâtın rükusundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını kılar.

IV. Hutbenin Şartları, Rükünleri ve Sünnetleri

Hutbenin şartları

Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:

1- Hutbenin öğle namazı vaktinde okunması.

2- Cuma namazının farzından önce okunması.

3- Hutbenin ayakta verilmesi.

4- Hatibin erkek olması, imamlığa ehil olması.

5- Hutbenin rükünlerinin Arapça olarak okunması.

6- Hutbenin bütün rükünlerinin Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.

7- Hutbenin ikiye ayrılması ve hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Hatib, iki hutbe arasında itmi’nan miktarınca oturmalıdır. Hutbeyi ayakta irâd eden hatib arada oturamayacak olursa, bir süre sükût eder.

8- Hutbeyle namaz arasının fazla açılmaması: İki hutbenin rükünleriyle iki hutbe ve Cuma namazı arasına fasıla koymayıp muvâlâta uymak şarttır. Muvâlatın sınırı, mümkün olduğu kadar hafif iki rek’at namaz kılacak kadar bir fasıladır. Bundan fazla süren fasıla -vaaz ve nasihat olmadığı takdirde- hutbeyi batıl eder.

9- Hatibin sesini işitenlerin hutbeyi dinlemeleri. Cemaatin hutbe esnasında hatibe ve kıble istikametine dönmesi sünnettir. Hutbe okunurken cemaat sessiz durmak ve imamın okuduğu hutbeyi dinlemek zorundadır. Cemaat namazdaymış gibi hareket eder, imam duâ ettiğinde elini yüzüne sürmez, telefonunu açıp kurcalamaz, insanlara selâm vermez. Cemaat hutbe esnâsında diz çökerek veya bağdaş kurarak oturmalıdır; dizlerini dikip oturamaz. Hutbeyi işitemeyenlerin zikirle meşgul olmaları mendubtur.

Hutbenin rükünleri

1- Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.

2- Her iki hutbede Peygamber Efendimize salat getirmek. Salavatta O’nun (s.a.v.) ismini anmak.

3- Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. “Usiküm bi takvallah” (Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle bunu yapmak.

4- Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.

5- İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.

Hutbenin müstehapları

1- Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak. İkinci hutbede müslümanların imamlarına ve idarecilerine, sâlih olmaları ve hak yola yardımcı olmaları için duada bulunulmalıdır.

2- Hutbenin beliğ, halkın anlayabileceği tarzda, anlaşılır ve kısa olması.

3- Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması.

4- Hatibin minbere çıkmadan önce minber yanındaki cemaate selâm vermesi, hutbeye başlarken de cemaate selam vermesi. Cemaatin selam alması farz-ı kifayedir.

5- Hatibin minbere çıkınca oturması, ezan okunduktan sonra hutbeye başlaması.

6- Hatibin, hutbe okurken minbere çıktığında cemaate yönelmesi, sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması, bir kılıç veya âsâya dayanması.

V. Cuma Gününün Sünnetleri

Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları şunlardır:

1- Cuma niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.

2- Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.

3- En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.

4- Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.

5- Çok dua etmek, bol bol salevat-ı şerife getirmek, sadaka vermek.

6- Cumaya erken gitmek.

7- Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice Kur’an-ı kerim okumak veya zikirle meşgul olmak.

8- Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.

Dipnotlar:

[1] Cuma sûresi, 9. ayet

[2] Müslim, Cuma, 8

[3] Buharî, savm 63; Müs­lim, sıyam 145, 146

[4] Buharî, cuma 4,6; Müslim cuma 10,26.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.