
Sâd Suresi 29. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Sâd Suresi 29. ayeti ne anlatıyor? Sâd Suresi 29. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Sâd Suresi 29. Ayetinin Arapçası:
كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُٓوا اٰيَاتِه۪ وَلِيَتَذَكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Sâd Suresi 29. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bu Kur’an feyiz ve bereket yüklü öyle şerefli bir kitaptır ki, onu sana, insanlar âyetleri üzerinde derin ve etraflıca düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ondan gereken ders ve öğüdü alsınlar diye indiriyoruz.
Sâd Suresi 29. Ayetinin Tefsiri:
Kur’an, Peygamberimiz (s.a.s.)’e indirilmiş şanı yüce, feyzi ve bereketi bol bir kitaptır. Ancak onun şeref, feyiz ve bereketinden istifade edebilmek için iki şartı yerine getirmek gerekir:
› İmanla birlikte onun âyetleri üzerinde “tedebbür” etmek,
› Yine onun âyetlerini “tezekkür” etmek.
Tedebbür; sahibini, istenilen mânaları anlayıp kavramaya ulaştıran düşünce, tefekkür ve teemmül mânasına gelir. Böyle bir tefekkür ancak, lafızları az, fakat bu lafızlara yerleştirilen mânalar oldukça çok olan sözleri anlamada söz konusudur. Bu şekildeki sözler üzerinde düşünceyi yoğunlaştırdıkça hiç de basit olmayan daha değişik ve orijinal mânalar ortaya çıkar. (İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXIII, 252)
Kur’ân âyetleri üzerinde tedebbür ve tefekkürün emredilmiş olması, onun mânalarını bilmenin vâcip olduğuna delalet eder. Çünkü Kur’an’dan ancak bu yolla istifade edebilmek mümkün olacaktır. Ayrıca bu, Kur’ân’ı tertil ile okumanın acelece okumaktan daha faziletli olduğunu gösterir. Zira süratli okurken ayetlerin mânalarını doğru dürüst düşünebilmek oldukça zordur.
Tezekkür ise zihnin bilinen bir şeyi hatıra getirmesi mânasını taşır. İşte Kur’ân insanlara, güçleri nispetinde mânalarını düşünmeleri ve gizliliklerini keşfetmeleri için indirilmiştir. Onun âyetleri okunup hatırlandıkça, nasihatlerinden öğüt almak, ikazlarını dikkate alarak gafleti dağıtmak ve mânevî bir uyanıklığa erişmek mümkün olabilecektir. Zira tezekkür ile kalp üzerindeki perdeler kalkacak, ruhlar âlemine varılacak, böylece ruh, cisimler âleminde bulamadığı ezelî tevhid ve mârifet sırlarını bulup ona kavuşmuş olacaktır. Tedebbür tezekküre götürür. Diğer bir ifadeyle tezekkür, tedebbürün neticelerinden biridir. Nitekim Hasan Basrî (k.s.)’un tefekkürle ilgili şu izahı pek güzeldir:
“Tefekküre dalmak, nefsi hesaba çekmek insanı iyiliğe çağırır, hayırlı iş yapmaya götürür. Yine tefekkür, nefsi hesaba çekmek insanı şer işe girmekten yana pişman ettirir; kötülüğü bıraktırır. Tefekkür, nefsi hesaba çekmek ne kadar çok olursa olsun, onun için «Bu kadarı yeter!» denmez, ona doyulmaz; azından da geçilmez, önemsiz görülmez.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 316)
Ancak Kur’ân her ne kadar bütün insanların tedebbür ve tezekkürüne sunulmuş ise de, ona bu açıdan yaklaşıp ondan istifade edecekler sadece akıl sahipleri olacaktır. Hâsılı Kur’ân-ı Kerîm’i okumaktan maksat, onun ayetleri üzerinde tedebbür, tefekkür ve tezekkür etmek; verdiği öğütleri anlamak, kabullenmek ve tatbik etmeye gayret göstermektir.
Şimdi yine, Allah’ın buyruklarını anlayıp tatbik ederek dâima O’na yönelen güzel bir kul olmanın muşahhas örneklerinden biri sunulmak üzere buyruluyor ki:Sâd Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Sâd Suresi 29. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR