Sad Bin Ebî Vakkas’ın (r.a.) Özellikleri

Sad Bin Ebî Vakkas (r.a.) kimdir? Sad Bin Ebî Vakkas’ın (r.a.) hususiyetleri nelerdir? Abdullah Sert Hocaefendi, Hace Musa Topbaş Efendi’nin İslam Kahramanları 1 eserinden okuyor.

SAD BİN EBİ VAKKAS’IN (R.A.) ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Sad Bin Ebî Vakkas radıyallahu anh aşere-i mübeşşeredendir. İslâm’a ilk girenlerin yedincisidir.

Allah Yolunda İlk Ok Atan Kişi

İslâm’da Allah yolunda ilk ok atan Sa’d’dır. Fârisü’l İslâm denmekle meşhurdur.

Irak ve İran üzerine hareket eden muazzam ordunun baş kumandanı olarak pek büyük fütuhata mazhar olmuşdur.

Sad Bin Ebî Vakkas radıyallanu anh’den rivayete göre müşarun ileyh: “Nebî Uhud günü beni, taltif ve tebcil için babası ve anası ile birlikde yad ederek «Babam-anam sana fedâ olsun!» buyurdu” demiştir.

İmam Buhârî, Sad Bin Ebî Vakkas’dan radıyallahu anh:

“Ben Allah yolunda ok atmış olan Arap mücahidlerinin birincisiyim” dediğini rivayet etmiştir ki bu Sad Bin Ebî Vakkas için mühim bir menkibedir. Bütün inkılablarda ilk faaliyet sahibi namına tarihin kaydettiği yüksek bir şereftir.

Said İblrMüseyyeb, radıyallahu anh, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gaza meydanında:

“At ya Sa’d! Babam anam sana fedâ olsun!” diyerek devamlı ok verdiğini Sad’ın ağzından işittim” demiştir. Bütün gazalarda maiyyet-i seniyeden ayrılmazdı.

Sad Irak emâretine tayin olunduğunda bir takım kabîlelerin irtidat etdiklerini görmüş ve bunların tevbe ile din-i İslâm’a dönmeleri için nasihat etmiş, bir kısmı tevbe edip nâil-i emân olmuş ve bir kısmı da ısrar edip zarar görmüştü.

Irak fütûhatının mukaddemetü’l ceyşi şüphesiz Hazret-i Sad’dır. Kûfe şehrini tesis eden, Irak hattından, İranlıları sürüp çıkaran, Medâyin, Fâris illerini İslâm camiasına ilhak eden bu bahâdır kumandandır.

Sad Bin Ebi Vakkas’ın (r.a.) Müslüman Oluşu

Sad Bin Ebî Vakkas radıyallahu anh Hazret-i Ebûbekir radıyallahu anh’ın eliyle Müslüman olanlardandır.

Sad Bin Ebî Vakkas’ın kerîmeleri Âişe’den rivayet edilmiştir ki:

Babamdan işittim, diyordu ki:

“Müslüman olmadan önce rüyamda gördüm. Bir karanlıkdayım. Ve hiçbir şey göremiyorum. Birden bire kamer görünüp bana ışık verdi. Sonra da bu aya yakınlıkta beni geçenlere, yani Zeyd bin Harise, Ali bin Ebî Talib ve Ebûbekir Sıddıyk’a bakardım.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in gizli gizli İslâm’a davet ettiğini işittim. Nebiy-yi Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’e Şi’b-i Ecyâd’da mülaki oldum. O ikindi namazını kıldıktan sonra ona dedim ki;

Kime dua ediyorsun?

Allah’tan başka ilâh olmadığını, benim de Rasûlullah olduğumu sen de bilirsin. (Şehadet edersin.)

Ben de hemen:

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve enneke Rasûlullah, dedim. Sad radıyallahu anh vefat edinceye kadar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ayrılmadı.

Rasûlullah, Sad’dan razı olduğu halde vefat etdi. Sad radıyallahu anh’ın birçok güzel hususiyetleri vardır. Abdullah İbn-i Ömer rivayet etmiştir:

Biz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturuyorduk. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Şimdi sizin üzerinize ehl-i cennetten bir zat doğacaktır.” der demez, Sad Bin Ebî Vakkas radıyallahu anh çıka geldi.

Ertesi günü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yine böyle buyurdu, yine de Sad çıka geldi.

Sad bin Ebî Vakkas radıyallahu anh, seksen yaşını geçkin olduğu halde hicretin 55. senesinde, Medine-i Münevvere civarında (Akiyk) mevkiinde hanesinde irtihal edip, Medine-i Münevvere’deki Cennetü’l Bakı kabristanına defnedilmiştir. Vefatından evvel abadan bir eski cübbesi varmış onu getirtip:

– “Beni bunun içine kefenleyiniz. Zira Bedir harbinde müşrikîne, ben bununla mülaki ve muharip olmuşumdur” demiştir. Radıyallahu anhum.

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SAD BİN EBİ VAKKAS (R.A.) KİMDİR?

Sad Bin Ebi Vakkas (r.a.) Kimdir?

SAD BİN EBİ VAKKAS’IN (R.A.) HAYATI

Sad Bin Ebi Vakkas’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.