Rumeli Hisarı Camii İbadete Açılıyor

İstanbul'a yapılan ilk cami olan Hisar mescidi yeniden ibadete açılıyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethi öncesinde Anadolu Hisarı'nın tam karşısına yaptırılan Rumeli Hisarı’nın restorasyonu önceki gün başlamıştı.

Restorasyon kapsamında çok önemli bir detay ortaya çıktı. Yarım asırdan fazladır harabe bir halde bulunan ve yıkılan minaresi virane şeklinde kalan hisar mescidi sonunda aslına kavuşuyor.

Yıllarca konser alanı olarak kullanılan ve fetih ruhunu inciten bu manzara ortadan kalkıyor.

Rumeli Hisarı içinde bulunan, Ebul-Feth Camii Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı ve vakfettiği ilk camidir.

157312

EBU'L FETH CAMİİ

Cami hisarın içinde yer aldığından Hisar Camii, hisara Boğazkesen Kalesi dendiği için Kale Camii, Fatih yaptırdığı için de Fatih Sultan Mehmed Mescidi diye adlandırılmış ve hepsi de değişik vesilelerle kullanılarak yaşatılmıştı.

Fakat o en çok, Sultan II. Mehmed’e ‘Fatihler babası’ mânâsına gelen ‘Ebu’l Feth’ sıfatı verildiği, camiyi de onun yaptırıp vakfettiği için fethi tedai ettirmesinin de tesiriyle Ebu’l Feth Camii adıyla anılmıştı.

"FETİH ŞEHİTLERİNE İHANET EDİLMİŞTİ"SANY0355

Küçük Kıyamet denilen 1884 depreminde yıkılmış, onarılmamıştı. 1953'te Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın emriyle Fethin 500. Yılı sebebiyle hisar temizlendi ahşap evlerle cami kalıntısı yok edildi. Hisarda klasik tiyatro eserleri oynandı. Oyunlar kesildi, hisarın yüksek ses titreşiminden zarar göreceği bilindiği halde pop müzik konserlerine açıldı, sahne, caminin temeli üstüne kuruldu. "Fetih şehitlerinin hatırasına ihanet" edildi.

Sonunda Büyükşehir Belediyesi bu ihanete ‘dur’ dedi. Ve Kubbe Derneği’yle yapılan sözleşmeyle yıkık minarenin olduğu yere yeniden fetihteki gibi aslına uygun mescid yapılıyor.

80 yıldır ibadete kapalı olan Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı ilk cami fethin ruhuyla yeniden buluşuyor. Bir ayıp daha silinirken Rumeli Hisarı da aslına rücu ediyor.

Kaynak: Haber7

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.