Rasûlullah'ın Sofrasından Eksik Olmayan Besinler

Hz. Muhammed (sav) İslam dinini tebliğ ederken yeni bir toplumun mühendisliğini de üstlenmişti. Cahiliye toplumunun hayatını İslam ile yeniden şekillendiren Efendimiz, yeme içme konusunda da değişikliklerde bulunmuş, yeni bir alışkanlık kazandırmıştır.

Rasulullah sofranın toplumu birleştiren yanını görmüş ve bu yüzden ümmetine bir arada yemeyi ısrarla nasihat etmiştir. Birlikte yiyen insanlar arasında gelişen duygusal bağlar ve yemeğini paylaşmaya dayanan komşuluk ilişkisi köleliğin yaygın olduğu, zengin ve soyluların saygı gördüğü Cahiliye toplumunun sosyal yapısını revize ederek homojen bir kültürel zemin hazırlamıştır. Kalabalıkla oturulan sofralarda yenen yemek her şeyden evvel helal ve temiz olmalıydı. Ülkü Mensure Solak, Rasulullah'ın İslam ile yeme içme ahlakını yeniden şekillendirdiğini ifade ediyor ve cahiliye kültürüyle yetişmiş insanlardan yeni bir toplum inşa ederken bu şartların hayati bir öneme sahip olduğuna dikkat çekiyor.

ARPA OLMADAN OLMAZ

Hadis ve tarih kitaplarında Allah Resulünün ve ilk Müslümanların sofra kültürü ve adabı hakkında ciddi bilgiler bulabiliyoruz. Her ne kadar ekim yapılan arazi miktarı azsa da coğrafi konumu gereği önemli bir ticaret merkezi olan Hicaz'da pazarda bulunabilen mallar oldukça çeşitliydi. Anadolu'da çokça kullanılan arpa Rasulullah'ın mutfağında da başrolü oynuyordu. Rasulullah sofrasında arpa, çorbadan ekmeğe birçok yemeğin hammaddesiydi. Arap mutfağında buğday, arpa, çavdar, pirinç gibi tahıllar irice öğütülmüş halleriyle; bulgur, yarma, dövme şeklinde, elenmiş ve elenmemiş olarak farklı biçimde kullanılırdı. İnce öğütülmüş olanları çorbalarda, iri öğütülmüş ve kepekli olanları da ekmek ve yemek yapımında değerlendirilirdi.

ZOR GÜN DOSTU: HURMA

Arap mutfağına arpa kadar hâkim olan hurma da bolca tüketilen gıdalardandı. Özellikle Asr-ı Saadet dönemi mutfağı tatlılarında kullanıldığı görülen hurma, kıtlık zamanlarında tek başına bir öğünü oluşturmaya yeterdi.

PIRASA, BAKLA, MUZ, TARÇIN...

Bunun dışında Arabistan'da pancar, kabak, hıyar, pırasa, soğan, sarımsak, zeytin, palmiye kalbi, bakla, limon, muz, nar, hurma, üzüm gibi meyve ve sebzeler yetişirdi. Araplar keskin ve damağa dokunur cinsten kakule, karanfil, tarçın gibi baharatları tercih ederlerdi. Baharat adları hadislerde açıkça zikredilmediği için bunların ne olduğunu tarif edilen yemeklerden anlıyoruz.

ETSİZ OLMAZ

Rasulullah'ın deve ve koyun eti yediği bilinir. Kızartılmış kuş eti yediğine dair de rivayetler vardır. Hz. Enes (ra) annesinin kendisini kızarmış kuş eti ve buğday ekmeğiyle Peygamberimizin yanına gönderdiğini, orada bulunanlarla birlikte etin yendiğini anlatmıştır. Bu dönemde keçi de eti yenilen hayvanlardandı. Hz. Peygamber'in kendisine hediye edilen bir dağ keçisinin etinden yediği bilinir.

Hz. Peygamber'in kendisine hediye edilen bir dağ keçisinin etinden yediği bilinir.
Hz. Peygamber'in kendisine hediye edilen bir dağ keçisinin etinden yediği bilinir.

KURUTULMUŞ BALIK

Peygamberimiz sahabenin Kızıldeniz'den getirdiği kurutulmuş amber balığı etini de yemişti. Ayrıca onun “irt" adı verilen, belli bir süre sirkede bekletilerek pişirilen ve yolculuk için hazırlanan et yemeğini yediği de rivayet edilmektedir. Hicret yolculuğunda Arc'dan Medine'ye kadar Hz. Peygamber'e kılavuzluk yapan Sad el-Eslemî irt yemeği yediklerini anlatır.

AKIT, HAYS, TEREYAĞI...

Hadislerde kuru peynirin, kurutulmuş yoğurdun ve tereyağının adı geçer. Ayrıca İbni Abbas (ra)'tan aktarılan bir haberde teyzesinin Resulullah'a kimi kaynaklarda keş olarak çevrilmiş olan süzme peynir gönderdiği, onun da kendisine hediye edilen bu peynir ve beraberindeki tereyağından yediği anlatılmaktadır. Hellim, labne, “akıt" ya da “ekıt" adı verilen lor gibi peynirlerin Arap mutfağında bulunduğu, keş gibi kurutulmuş yoğurt çeşitlerinin yapıldığı, Peygamberimizin de bunlardan tükettiği değişik kaynaklarda ifade edilmektedir. Yine Rasulullah'ın düğünlerinden edindiğimiz bilgiye göre hays yemeğinin süzme yoğurt ya da peynirden yapıldığı bilinir.

ALTIN VE GÜMÜŞ KAPTAN YEMEK YEMEZDİ

Hadislerde mutfakta kullanılan bazı araç ve gereçlerden de bahsedilmektedir: muhtemelen hurma liflerinden örülmüş elekler, tahtadan kısa ayaklı hamur açma zeminleri, yer örtüleri ve yine tahtadan yapılma hamur tekneleri gibi. Hurma kütüğü, toprak testi ve küpler; su kabağı, ince ve kalın hayvan derilerinden yapılmış küçük ve küp büyüklüğünde kaplar, “sini" olarak geçen, metalden yapılmış veya cam, altın ve gümüş kaplar o dönemin mutfak malzemeleri arasındaydı. Mütevazı yapısı ve İslami kurallar gereği Peygamberimiz gümüş veya altın kapları kullanmayı hiçbir zaman tercih etmemişti.

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.