Ramazan'da Kuran ile Hemhal Olmanın Fazileti

"Kur’ân ile amel etmek nasıl olur?" sorusuna Fudayl bin Iyaz -rahmetullâhi aleyh-ʼin cevabı ve Ramazan'da Kuran'ı bolca okumanın, hemhal olmanın önemi...

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

Anda Kurʼân-ı Azîm etti nüzûl, [1]
Şehr-i ümmet[2] buyurur ana Rasûl,
Tâlib-i Hakkʼa nasîb ola vusûl,[3]
Geldi hoş lûtf ile şehr-i Ramazan…

Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kurʼânʼın indirildiği aydır…” (el-Bakara, 185)

Dolayısıyla Ramazân-ı Şerîfʼte Kurʼân-ı Kerîm ile ünsiyetimizi artırmalıyız. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de her sene Ramazan ayında Cebrâil -aleyhisselâm- ile buluşur ve ona Kur’ân-ı Kerîm’i arz ederdi.[18]

Ramazân-ı Şerîf’teki mukâbele ve hatim geleneği de Efendimiz’in bu azîz hâtırasından mülhemdir. Bu güzel sünneti ihyâ etmeye ilâveten, Kurʼânʼın mukâbelesiyle yetinmeyip muâmelesiyle de meşgul olmalıyız. Yani Kurʼânʼın mânâsını tefekkür etmeli, onun ahkâmıyla âmil, ahlâkıyla da kâmil olmalıyız. Aksi hâlde Fudayl bin Iyaz -rahmetullâhi aleyh-ʼin şu ihtârına muhâtap olmaktan kurtulamayız:

“Kur’ân, kendisiyle amel edilmek üzere inzâl buyruldu. İnsanlar ise onun sadece okunmasını amel edindiler!”

Fudayl bin Iyaz’a bu sözleri üzerine;

“–Kur’ân ile amel etmek nasıl olur?” diye soruldu. Hazret şu cevâbı verdi:

“–Helâl kıldığı şeyleri helâl, haram kıldığı şeyleri haram kabul edip onları hayata tatbik etmek, emirlerine tâbî olup nehiylerinden kaçınmak ve hayranlık verici ifadeleri üzerinde durup (Allâh’ı tesbîh etmek, o hususların tefekküründe derinleşmekle) olur.” (Hâtîb el-Bağdâdî, İktizâü’l-İlmi’l-Amele, s. 76)

Nitekim ashâb-ı kirâmın Kurʼân-ı Kerîm ile meşgûliyeti, onu yalnızca okuyup geçmek şeklinde değil, mânâsını derinden derine tefekkür edip muktezâsınca yaşamak şeklindeydi.

Sahâbe efendilerimiz için vahyin nüzûlü, gökten inen ve tadına doyum olmayan, ilâhî bir ziyafet sofrası gibiydi. Ne zaman bir âyet nâzil olduğunu duysalar, hemen o ilâhî ziyafete koşar, büyük bir iştiyakla; “Acaba Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı nerededir?” suâlinin cevâbını, yeni gelen ilâhî tâlimatlardan öğrenmeye çalışırlardı. Bizler de Kurʼân-ı Kerîmʼe aynı şevk ve heyecan ile sarılmalıyız.

SON MESAJ VE CENNET ÇAĞRISI

Bizi, çok sevdiğimiz bir dostumuz davet etse, onun davetine sevinerek gideriz. Kurʼân-ı Kerîm de; biz kullarına Cenâb-ı Hakkʼın davetidir, insanlığa son mesaj ve Cennet çağrısıdır.

O hâlde düşünelim; fânîlerin davetlerine ne kadar ehemmiyet veriyoruz, Allâhʼın davetine ne kadar icâbet hâlindeyiz? Ki Cenâb-ı Hakk’ın daveti; dünyada huzur, kabirde selâmet, ebedî hayatta da saâdet vesîlesidir.

Bizler de âhirette Kurʼânʼın şefaatine ermek istiyorsak, bilhassa onun nâzil olduğu Ramazan ayında, Rabbimizʼin davetine daha bir iştiyakla koşmalı, O’nun kelâmıyla ülfet ve ünsiyetimizi artırmalıyız. Bilhassa evlâtlarımızı Kurʼân tâlimi ve terbiyesiyle yetiştirme yolunda hayırlı adımlar atmalıyız.

Unutmayalım ki evlâtlarımız bize ilâhî bir emanettir. Onları küçük yaşlarından itibaren namaza, cemaate, oruca, infâka, Kurʼân ile ünsiyete alıştıralım. Zira ağaç yaşken eğilir.

Dipnotlar:

[1] Nüzûl: Nâzil olma, inme.

[2] Şehr-i ümmet: Ümmetin ayı.

[3] Vusûl: Ulaşma, erişme, varma.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2023 – Nisan, Sayı: 446

İslam ve İhsan

RAMAZAN'DA KUR’ÂN’A HİZMETİN ÖNEMİ

Ramazan'da Kur’ân’a Hizmetin Önemi

KURAN OKUMANIN FAZİLETİ FAYDALARI VE ÖNEMİ

Kuran Okumanın Fazileti Faydaları ve Önemi

KABİR VE KIYÂMETİN EN KORKULU ZAMANLARINDA YOLU AYDINLATACAK ŞEFAATÇİ

Kabir ve Kıyâmetin En Korkulu Zamanlarında Yolu Aydınlatacak Şefaatçi

KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Kur’ân-ı Kerim Okumanın Fazileti İle İlgili Hadisler

KURAN OKUMANIN KALBE FAYDASI

Kuran Okumanın Kalbe Faydası

KURAN OKUMANIN SEVABI İLE İLGİLİ HADİS

Kuran Okumanın Sevabı İle İlgili Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.