Peygamberimizin Sevgisine Nail Olmak İçin Ne Yapıyoruz?

Peygamberimiz’in sevgisine lâyık olmak için ne yaptığımıza bir bakalım. Günlük hayatımızda Kitap ve sünnete bağlılığı ne kadar gözetiyoruz? Sadece belli zamanlarda değil, her zaman Rabb-i Rahîm’in rızâsını, Rasûlullah (s.a.v.)’in hoşnutluğunu gözetmekte ne kadar titiz davranıyoruz? Peygamber sevgisini yetişmekte olan kuşaklara taşımayı ne kadar dert ediniyoruz?

Tevbe sûresinde “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”4 buyruluyor. Ve Efendimiz (s.a.v.)’in ümmetine olan kuşatıcı muhabbeti “harîs” kelimesiyle ifade ediliyor; şefkat ve merhameti başka hiçbir peygamber hakkında kullanılmayan “raûf” ve “rahîm” sıfatlarıyla anlatılıyor.

Biliyoruz ki, o bizi seviyor. Rabbimizin dâr-ı selâma çağıran davetini tebliğ ediyor. Yüzyıllar ötesinden “Kardeşlerim!” diye seslenerek kucak açıyor. Ciltler dolusu hadisleriyle her gün bu çağrısına devam ediyor; ateşe düşmeyelim diye etrafımızda pervane oluyor. Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerîf’inde belirttiği üzere gece gündüz “ümmetî!” “ümmetî!” diye Rabbine yalvarıyor.

Ve yine biliyoruz ki, büyüklerden şefkatle nüzûl eden muhabbete hürmetle mukabele etmek gerekir. O halde, Peygamberimiz’in sevgisine lâyık olmak için ne yaptığımıza bir bakalım. Yüce Mevlâ ona “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”5 demesini tembih ederken, günlük yaşantımızda Kitap ve sünnete bağlılığı ne kadar gözetiyoruz? Sadece belli zamanlarda değil, her zaman Rabb-i Rahîm’in rızâsını, Rasûlullah (s.a.v.)’in hoşnutluğunu gözetmekte ne kadar titiz davranıyoruz? Peygamber sevgisini yetişmekte olan kuşaklara taşımayı ne kadar dert ediniyoruz?

Gönüllerdeki muhabbet tohumlarını filizlendirmek, bu anlamda soruları çoğaltmakla mümkündür.

Dipnotlar: 4) Bkz; 9/128. 5) Âl-i İmrân sûresi, 3/31.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, 374. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.