Peygamber Vârisi Âlimlerin Özellikleri

Peygamber varisi alimler kimlerdir? Peygamber varisi alimlerin vasıfları nelerdir?

Peygamber vârisi olan âlimler, sadece Allâh’ın rızâsının peşindedirler. Amellerinde ihlâs sahibidirler. Rızık endişesi taşımazlar. Rızkın, Allâh’ın elinde olduğunu en iyi bilen ve O’na en iyi inanan onlardır. Gözleri, Allah’tan gelendedir.

Hak dostları; ecelin muayyen olduğunu, Allah dilemedikçe kimsenin kimseyi öldüremeyeceğini iyi bilirler. Ölümden değil, kötü âkıbetten korkarlar. En büyük dertleri dindir, mü’minlerdir. Bir mü’mine faydalı olmak için, bir sıkıntıyı gidermek için erir gider de ahlanıp vahlanmazlar.

Evliyâullah Hazerâtı; akıl hocalığı değil, örneklik ve önderlik yaparlar. Daima safın önündedirler. Hem namazda hem cephede… Elinde imkân bulunanların önünde eğilmez, kapılarında görünmezler.

İyiliği yayma kötülüğü engellemede yorulmaz, usanmazlar. Birliğin sembolüdürler. Sapmalara karşı uyanıktırlar. Kullara kulluktan, Allâh’a kulluğa geçişin öncülerindendirler.

Rabbânî âlimler, mazlumun yanında zâlimin karşısında olmaktan çekinmezler. İlimlerini Allâh’ın bir emâneti olarak görür, bir başkasının da ilimle buluşması için gecelerini gündüzlerine katarlar. Kendi içlerinde de dengeli olup; bir yapıp bir yıkmazlar. Boşluk bırakmaz, sözleri ile özleri çelişmez, sabır taşı olup, mütevâzıdırlar.

Bütün bu güzel hasletleri karşılığında Rabbimiz; velî kullarına ihlâs ve samimiyetlerine mukabil, gönüllerde tasarruf salâhiyeti ihsan etmiştir. Zira onlar; önce kendi hayatlarında istikamet üzere yaşayıp bizzat hâlleriyle, davranışlarıyla çevrelerine feyiz saçarlar. İslâm’ın zarâfet ve nezâketini temsil ve telkin ederler. Bunun için de müstesnâ bir tesir bereketine mazhar olmuşlardır.

Bizler de şayet Hakk’ın sevgili kulları olan velîlere muhabbet duyuyorsak, âhirette onlarla haşrolunmayı arzuluyorsak, onların ahlâkî güzelliklerinden nasip almaya çalışmalıyız. Çünkü sevginin alâmeti; sevenin, sevdiğindeki hâllerle hâllenmesidir. Bu itibarla Hak dostlarının ahlâkına bürünmeye çalışmak için, güzel ahlâkın, onlardaki muhteşem tecellîlerini çok iyi idrâk etmek îcap eder.

Hak dostları, tevâzuu kendileri için hayat düsturu edindiklerinden, Allah Teâlâ’nın büyük nimetlerine mazhar olmuş, mâneviyat semâsının yıldızları hâline gelmişlerdir. Eriştikleri mânevî salâhiyetle de ömürleri boyunca insanların irşâdına gayret ettikleri gibi, fânî ömürlerinden sonra da irşâda devam etmektedirler.

Allah Teâlâ Hazretleri; Aksarâyî (Somuncu Baba), Hacı Bayrâm-ı Velî, Akşemseddin, Ömer Sikkîn ve Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nden ve onların yolundan giden, nice Allah dostlarının şefaatlerinden bizleri mahrum bırakmasın. Ölümlerinden asırlar sonra bile unutulmayan Allah dostları; hayatlarında tarihe çok mühim birer damga vurmuş, kendilerinden sonraya çok ehemmiyetli izler bırakmış kimselerdir.

Allâh’ım; bizlere, onları anlayabilmeyi, anlatabilmeyi, örnek alabilmeyi, onların yolundan gidebilmeyi, onları sevmeyi ve sevdirmeyi, daha da önemlisi onların bizlerden râzı olmalarını nasip eylesin.

Yâ Rabbî! Başta Peygamber Efendimiz olmak üzere cümle Allah dostlarına lâyık bir nesil olarak yaşamayı; gönüllerinden aldığımız muhabbetle kalplerimizi, firâsetleriyle aklımızı nurlandırıp, nice maddî ve mânevî fetihlerin fatihlerini ve hocası Akşemseddinleri yetiştirebilmeyi bizlere ve gelecek nesillerimize nasip eyle!.. Âmîn…

(Akşemseddin Hazretleri ve Dostları Sizleri Göynük’e Çağırıyor kitabı s. 673’ten, İbrahim KESGİN, Göynük)

Bir şey oldum deyü kapılma KİBRE,
Altun iken sonra olursun GÜBRE,
Dikkat eyle sakın kapılma UCBE;
Şeytanı kendine güldürme oğul!..
(Gülzâr-ı İrfan)

Kaynak: İrfan ÖZTÜRK, Yüzakı Dergisi 171. Sayı – Mayıs 2019

İslam ve İhsan

İLMİN ÜSTÜNLÜĞÜ VE ÂLİMLERİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİS

İlmin Üstünlüğü ve Âlimlerin Fazileti ile İlgili Hadis

TÜRKİYE'DE ALLAH DOSTLARI HARİTASI

Türkiye'de Allah Dostları Haritası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.