Peygamber Efendimiz’in Güzel Ahlakına Örnekler

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlakı nasıldı? Peygamberimizin (s.a.s.) ahlaki özellikleri nelerdir? Peygamberimizin (s.a.s.) güzel ahlakına örnekler...

Rabbimiz Teâlâ Hazretlerinin mü’min kulları için en büyük lütfu şüphesiz nezih yaşayışı, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına karşı merhametin zirvesinde sergilenen örnek davranışlarıyla yüce bir peygamber göndermesidir. Salat ve selâm sonsuza dek O’na, O’nun âl ve ashabına olsun.

PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLAKI VE ÖRNEKLERİ

Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz 40 yaşına kadar câhiliyye toplumu içinde yaşamıştı. Fakat yaşadığı toplumun hiçbir kötü hâlinin tesiri altında kalmamış, nezih tertemiz hayatın içinde en güzel ahlâkî meziyetlerle tanınmıştı. Yüce Rabbimiz, ileride bütün âlemlere rahmet olarak göndereceği Habib-i Edibini yaşadığı zamanın yanlış inançlarından korumuştu.

Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bir gün:

-Yâ Resûlallah! Allah’dan başkasına hiç ibâdet ettiniz mi? diye soruldu.

“-Hayır” cevabını verdi.

-Hiç içki içtiniz mi? diye soruldu.

“-Hayır! Ben kitap ve îmanın ne olduğunu bilmezken bile onların yaptıkları şeylerin küfür olduğunu bilirdim” buyurdu. (Diyarbekrî I, 254-255)

Peygamberliğinden evvel Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile Busra çarşısında mal sattığı bir yahûdî arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Yahûdî Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den câhiliyye devrinin meşhur putları Lât ve Uzza adına yemin etmesini istedi. Allah Resûlü ise:

“-Ben şimdiye kadar onlar adına hiç yemin etmedim. Onların yanından geçerken de yüzümü çevirerek geçerim” buyurdu. (İbn-i Sa‘d)

Allah Teâlâ’nın her türlü şirkden koruduğu Yüce Resûl içinde yaşadığı toplumda hiç de önemsenmeyen hayâ ve edeb dışı davranışlardan da kendisini özellikle koruyordu. O günkü toplumda giyim-kuşama dikkat edilmez, edeb ve hayâ dışı kıyafetler normal karşılanırdı. Buna rağmen sevgililer sevgilisi Efendimiz hiçbir zaman hayâ sınırlarını zorlayan bir kıyafetle de görülmemişti. Nitekim, Ka‘be yeniden inşâ edilirken amcası Abbas ile birlikte taş taşıyordu. Abbas -radıyallahu anh- taşların çıplak omuzunu incitmemesi için Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e:

-Elbiseni omuzuna koy dedi.

Varlık nuru -sallallâhu aleyhi ve sellem- elbisesini omuzuna koymak istediği sırada yere yığıldı ve gözlerini semaya dikerek amcasına:

“-Bana elbisemi ver dedi ve hemen onu alıp üzerine örttü.” (Buharî, Hac, 42)

Mekke câhiliye toplumu içinde gerek inançları ile bâtıla asla meyletmeyerek, gerekse ahlâkî özellikleri ile hep tertemiz bir hayat yaşayan Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ebedî bir saâdet ve rahmet olarak risâletle görevlendirilmesi ile de insanlığın önünde ferdî hayatında bir zühd örneği, toplum hayatında ise bütün varlığını ümmetine adayan eshal enbiya/nebilerin en cömerdi vasfı ile yaşadı.

Dünya hazînelerinin anahtarları kendisine sunulan Yüce Resûl, buna değil (salih amelleri ile) Rabbine kavuşmayı tercih buyurdular. Zira Rabb Teâlâ sevgili habibine neyi emir buyurursa O’nun bütün tercihleri ve arzusu o yönde oluyordu.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“-(Resûlüm) Sen onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini hamd ve övgü ile tesbih et. Gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki rızasına eresin.

Sakın; kendilerini imtihan etmek için onlardan bir kısmını faydalandırdığımız dünyâ hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem daha bakî/kalıcıdır.” (Tâhâ, 130-131)

“İnkarcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın. Bu kısa bir zevkden ibarettir. Sonra varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir o.” (Al-i İmran, 196-197)

Zât-ı risâletleri, ilâhî beyanlara gönülden bir teslimiyetle hep âhiret merkezli yaşarken ashâbına da dünyâ ve âhiret dengesinde izleyecekleri yol hususunda da uyarıyordu.

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyururlar:

“-Dünyâ alış-verişini dinlerine tercih etmedikleri müddetçe “Lâ ilâhe illallâh” zikri kulları Allah’ın gazabından korur. Dünya alış-verişini dinlerine tercih edip “Lâ ilâhe illallâh” derlerse Allah Teâlâ “yalan söylediniz buyurur.” (Beyhâkî)

Allah Resûlü’nün bu hassasiyet ve tercihlerinin, O’nun ashabında da aynı akislerini gösteren sayısız misaller bulunmaktadır.

Ancak bir başka gerçek daha var ki, gerek Sevgili Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- gerekse O’nun seçkin sahabîleri yaşadığı toplumun hiçbir problemine bigâne kalmamışlardır. Sonraki asırlarda “zâhir bâ halk bâtın bâ hak/Bizim dışımız daima halkın içinde halkla beraber, içimiz ise hep Hak ile beraberdir” sözü ile ifâde edilen tasavvufî anlayışın kaynağı da Nebevî ve sahâbî anlayışının bir yansımasıdır.

HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.S.) AHLAKİ ÖZELLİKLERİ

Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- risâletle görevlendirilmeden önce de kendini yaşadığı toplumun her hizmetine adamış bir genç olarak biliniyordu. Cebrâil aleyhisselam’ı ilk gördüğünde kendisine bir zarar geleceğinden endişelenen Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i tesellî ederken Hazret-i Hatice annemizin tarihi şâhidliği hem Hazret-i Peygamber’in ahlâkî özelliklerini beyan etmekte, hem de bütün zamanların mü’minlerine ahlâkî hayatları için bir yol haritası çizmektedir.

“-Ya Muhammed! -sallallâhu aleyhi ve sellem- aslâ korkma! Vallahi Allah Teâlâ seni hiçbir zaman utandırmaz. Zira sen:

  1. Sıla-i rahimde bulunursun,
  2. Doğruyu söylersin,
  3. İşini görmekten âciz olanların yükünü taşırsın,
  4. Fakire ihsanda bulunur hiç kimsenin veremeyeceği kadar verirsin,
  5. Misafire ikram edersin,
  6. Hak yolunda zuhûr eden hâdiseler karşısında (insanlara) yardım edersin,
  7. Emânete riâyet edersin,

Senin ahlâkın pek güzeldir.” (Müslim, Îman)

Günümüz mü‘mini için en önemli gündem öncelikle kalbi bütün yanlış akîde ve düşüncelerden tasfiye ve nefsi güzel sıfatlarla tezkiye, sonra da kendisini Hakk’a yaklaştıracak içtimâî hizmetlerle Resûlü’nün izinde bir hayat yaşamaya gayret etmektir.

Nûr-ı a‘zamdan uman fevz ü necât

Ruh-i pâk-i Ahmed’e versin salât

Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 450

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER

Peygamberimizin Güzel Ahlakından Örnekler

PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Peygamberimizin Ahlaki Özellikleri Nelerdir?

GÜZEL AHLAK DUALARI

Güzel Ahlak Duaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.