Ne Öğrettiyse Bizzat Amel Ederek Öğretti

Beşeriyet; gerçek hak, adâlet ve hukukun ne olduğunu Rasûlullah Efendimiz’den tahsil etti. Her zaman, ne öğretirse kendisi üzerinden öğretti. Kendisi bizzat amel ederek, tatbik ettirdi.

Rasûlullah Efendimiz, risâlet vazifesini yerine getirmek için hiçbir zorluktan imtinâ etmedi.

Cihâd emri geldiğinde, hakkı müdafaa için cesaret ve şecaatle en önde O vardı.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın bildirdiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; savaşların en zor ve korkulu anlarında ileri atılır, herkes O’nun arkasına sığınırdı.

Sefer dönüşlerinde ve yolculuklarda ise en arkadan yürür, geride kalan zayıflara ve muhtaçlara yardım ederdi. Yani O’nun her hâli, Allâh’ın kullarına hizmet ve yardım mâhiyetinde idi.

Beşeriyet; gerçek hak, adâlet ve hukukun ne olduğunu Rasûlullah Efendimiz’den tahsil etti.

Her zaman, ne öğretirse kendisi üzerinden öğretti. Kendisi bizzat amel ederek, tatbik ettirdi.

Hakkı tevzî etmeyi ve helâlleşmeyi de şöyle tâlim buyurdu:

“Nihayet ben de bir insanım sizin gibi. Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir. Kimin sırtına vurmuşsam; işte sırtım, gelsin vursun. Kimin malını bilmeden almışsam; işte malım, gelsin alsın.” (Ahmed, III, 400)

Sahâbesi arasında çok sevdiği Üsâme -radıyallâhu anh-, şöhretli bir ailenin hırsızlık yapan kızı için aracılık ederek cezanın uygulanmamasını talep etmişti. Bu teklif üzerine, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek yüzü üzüntüden dolayı sapsarı oldu ve sert bir şekilde;

“–Bu hırsızlığı kızım Fâtıma dahî yapsaydı, onun da elini keserdim!..” buyurdu. (Buhârî, Hudûd, 12)

Rasûlullah Efendimiz’in; kendine yapılan her haksızlığı affeden yüreği, bir haksızlık karşısında adâletin tesisi için müthiş bir îman salâbeti gösterirdi. Mübârek kaşlarının üzerinde bir damar kızarır, ashab O’nun bu hâlinden heybet duyardı.

Adâlet husûsunda Hazret-i Ali’ye şu tavsiyede bulunmuşlardı:

“Sana iki hasım geldiğinde her iki tarafı dinlemeden karar verme! Doğru kararı ancak her iki tarafı dinledikten sonra verebilirsin!” (Ahmed, I, 90)

Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, «Köleler ve Efendiler» şeklinde toplumu parçalayan «sınıf farkı»nı tamamen ortadan kaldırdı.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ekim, Sayı: 188

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN AHLAKI İLE İLGİLİ HADİSLER

Peygamberimizin Ahlakı ile İlgili Hadisler

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.