Namazda Huşû ile İlgili Hadisler

Namazda huşu nasıl sağlanır? Peygamberimizin namazda huşu ile ilgili hadisleri.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bir gün güzelce abdest aldıktan sonra şöyle buyurdular:

“Her kim şu benim abdest alı­şım gibi abdest alır, sonra iki rekât namaz kılar ve bu esnâda kalbinden namaz hârici düşünceler geçirmezse, geçmiş (küçük) günâhları mağfiret olunur.” (Buhârî, Vudû, 24, 28; Müslim, Tahâret, 3-4)

Sonra Rasûlullah (s.a.v):

“–Sakın aldanmayınız!” buyurdular. (Buhârî, Rikâk, 8; İbn Mâce, Tahâret, 6; Ahmed, I, 66)

Yâni Efendimiz’in (s.a.v) haber verdiği bu fazîletler bana yeter diye düşünerek kendinizi aldatıp diğer hayırlardan geri kalmayınız. Bu affa güvenerek günahları hafife almayınız![1]

BİR MÜSLÜMAN GÜZELCE ABDEST ALIR, SONRA İKİ REKÂT NAMAZ KILARSA, CENNET ONA VÂCİB OLUR!

Diğer hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur:

“Bir Müslüman güzelce abdest alır, sonra kalkar kalbiyle ve yüzüyle tam olarak yönelerek iki rekât namaz kılarsa, cennet ona vâcib olur!” (Müslim, Tahâret, 17)

“İçinizden her kim, abdest suyunu hazırlayıp ağzına burnuna su verir ve burnunu temizlerse, mutlaka yüzünün, ağzının ve burnunun günahları dökülür! Sonra Allah’ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa, yüzünün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra dirsekleriyle birlikte ellerini yıkarsa, elinin günahları su ile beraber parmak uçlarından akar gider. Sonra başını mesh ederse, başının günahları su ile birlikte saçlarının ucundan dökülür. Sonra topuklarıyla beraber ayaklarını yıkarsa, ayaklarının günahları su ile beraber ayak parmaklarının ucundan akar. Eğer (böylece abdest alan) bu kişi, kalkıp namaz kılar, Allah’a hamd ve senâ eder, O’nu layık olduğu vasıflarla yüceltir ve gönlünü bütün düşüncelerden arındırıp tam mânâsıyla Allah’a verirse (فَرَّغَ قَلْبَهُ لله), mutlaka anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur.” (Müslim, Müsâfirîn, 294)

HİÇ NAMAZ KILAN KİŞİ NASIL NA­MAZ KILDIĞINA BAKMAZ MI?

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatır:

“Bir gün Rasûlullah bize namaz kıldırdı. Selâm verdikten sonra bir sahâbîye:

«‒Ey filân! Namazını güzel kılmayacak mısın? Hiç namaz kılan kişi nasıl na­maz kıldığına bakmaz mı? Zira namazı ancak kendisi için kılmaktadır. Vallahi ben önümden nasıl görürsem arkamdan da öylece görmekteyim!» buyurdu­lar.” (Müslim, Salât, 108)

RESİMLİ ELBİSE İLE VEYA RESİM OLAN YERDE KILINAN NAMAZ CAİZ MİDİR?

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

“Bir defâsında Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), üstünde nakışlar bulunan bir hamîsa içinde namaz kıldılar. Bu esnâda gözleri takılarak bir defâ o nakışlara baktılar. Namazı tamamlayınca:

«‒Şu hamîsayı Ebû Cehm’e geri götürün de onun enbicâniyyesini bana getirin! Zîrâ bu elbise az önce namazda beni meşgul edeyazdı!» Veya:

«‒Namazda iken gözüm nakşına takıldı, bu sebeple be­ni meşgul etmesinden korkarım!» buyurdular.” (Buhârî, Salât, 14; Muvatta’, Salât, 67)

Enes (r.a) şöyle buyurur:

Hz. Âişe (r.a)’nın, üzerinde resim ve nakışlar bulunan renkli bir örtüsü vardı. Onu odasının bir duvarına asmıştı. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

«‒Şu nakışlı perdeni karşımdan al! Üzerindeki resimler namazda gözüme takılıp duruyor.» buyurdular.” (Buhârî, Salât, 15)

Hz. Âişe validemizin perdesinin üzerinde kuş ve kanatlı at tasvirleri vardı. Efendimiz (s.a.v) onu gördüklerinde renkleri değişti ve:

“‒Ey Âişe, onu kaldır, zîrâ her eve girip onu gördüğümde dünya hatırıma geliyor!” buyurdular. (Müslim, Libâs, 88-91; Nesâî, Zînet, 111; Ahmed, VI, 49)

Resimli elbise ile veya resim olan yerde kılınan namaz fasit olmaz, lâkin bu mekruhtur. Zîrâ namaz kılan insanın huşûunu kaybetmesine, zihnini toplayarak tam olarak Allah Teâlâ’ya yönelmesine mâni olur.

Resimli kumaşın duvara asılması yasaklanırsa onu giymek daha öncelikli olarak yasaklanır. Hanefîler, yere serilen, üzerine basılan yaygı, minder ve yastık gibi kumaşlardaki resimleri mekruh görmemişlerdir. Yani resme hürmet edilip edilmediğine bakmışlardır. Ancak duvara asılan, yukarılara konulan resim ve heykelleri ittifakla mekruh görmüşlerdir.

Haç şeklindeki nakışlar da resim gibi mahzurludur, onları da kaldırmak lâzımdır. Nitekim Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), evde üzerinde haç resmi bulunan bir şey görürlerse onu mutlaka değiştirir, haçı bozarlardı. (Buhârî, Libâs, 90; Ebû Dâvûd, Libâs, 44/4151)

RESULULLAH YATSI NAMAZINDA NE OKUDU?

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatır:

“İnsanlar, «Ebû Hüreyre, Rasûlullah Efendimiz’den çok hadîs-i şerîf rivayet ediyor!» diyorlar. Bir kişiyle karşılaştım:

«‒Rasûlullah dün akşam yatsı namazında ne okudu?» diye sordum.

«‒Bilmiyorum!» dedi.

«‒Sen o namazda hâzır bulunmadın mı?» dedim.

«‒Evet, bulundum» dedi.

«‒Ama ben biliyorum, şu şu sûreleri okudu» dedim. (Buhârî, el-Amel fi’s-salâh, 18)

ÖNCE İHTİYAÇLARINIZI KARŞILAYIN

Ebu’d-Derdâ (r.a) şöyle buyurur:

“Kişinin, kalbini başka düşüncelerden boşaltarak kendini tamamen namaza verebilmek için âcil ihtiyaçlarını karşılayıp öyle namaza durması, ince anlayış sahibi olduğunun alâmetlerindendir.” (Buhârî, Ezân, 42)

Dipnot:

[1] Bu kâide, amellerin fazîletini beyan eden bütün rivâyetler için geçerlidir. Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in, herhangi bir ameli yapan kişilerin çok büyük ecirler kazanacağını haber vermeleri, insanları o amele teşvik etmek ve kıymetini bildirmek içindir. Dolayısıyla, sadece bir amel için va’dedilen büyük sevaba bakarak, “Bu bana yeter, başka bir şey yapmama gerek yok” demek doğru değildir. Onunla birlikte diğer amellere de devam etmek îcâb eder.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

NAMAZDA HUŞU

Namazda Huşu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.