Namaz Kıldıktan Sonra Cemaate Yetişen Kimsenin Durumu ile İlgili Hadisler

Namaz kıldıktan sonra cemaatle kılınan namaza yetişen kimsenin durumu ile ilgili hadisler.

Câbir bin Yezid bin el-Esved’den rivâyet edilmiştir ki, o, henüz delikanlı iken Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemle namaz kıldı. Peygamberimiz (s,a.v) namazı kılınca bir de ne görsün, mescidin bir köşesinde iki kimse cemaata iştirak etmemiş, onları çağırdı. Onlar da getirildiler. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin heybetinden) mafsalları titriyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizimle birlikte namaz kılmaktan sizi ne men etti, dedi. Onlar da biz evimizde kılmıştık, dediler. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de onlara bir daha böyle yapmayın, sizden biriniz namazı evinde kılar, daha imam aynı namazı kılmadan yetişirse imamla yine kılsın, imamla kıldığı onun için nafile olur, buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 57/575; Tirmizî, Kitâbu’s-Salât, b. 163, n. 219, s. 424; Nesêi, Kâtbu’l-İmâmet, b. Sabah namazını iade, n. 859, s. 12, c. 2)

Hadisin Açıklaması

Türadü: Titriyordu.

Ferais: Mafsallar demektir.

*

Câbir bin Yezid bin el-Esved’den, o da babasından, o demiştir ki:

Sabah namazını Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemle beraber Mina’da kıldım, daha sonra bir önce geçen hadis-i aynı manada rivâyet etti. (Ebû Dâvûd, Salât, 57/576; Tirmizî, Ebvâbu’s-Salât, b. 163, n. 219, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Rahl: Burada menzil manasınadır. Yezid bin Âmr Suvâî’dir. Hunayn savaşında bulunmuştur. Bazıları Yezid bin Esved’le Yezid bin Âmir aynı şahıslardır, dediler. (Ebû Dâvud Haşiyesinden)

*

Yezid bin Âmir’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılarken yanına gelmiştim, onlarla namaza durmadım.

Dedi ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra bize dönüp Yezid’i iştirak etmemiş gördü ve “Ey Yezid Müslüman olmadın mı? Yoksa” dedi. Yezid de: Evet ey Allah’ın Rasûlü Müslüman oldum, dedi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “öyle ise cemaatle namaza girmekten seni ne alıkoydu,” buyurdu. Yezid de, sizi kılmış zannı ile evimde kılmıştım, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bir farz namaza geldiğinde cemaati namazda bulursan onlarla kıl. Eğer aynı namazı evinde kılmışsan cemaatla kıldığın senin için nafile, evde kıldığın şu namaz da farz yerine geçer,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 57/577)

Hadisin Açıklaması

Evinde namazını kılıp, sonra aynı namazın cemaatle kılındığını gören kimse hemen nafile olarak cemaata iştirak eder. İlk kıldığı farz sonra kıldığı nafile olur.

İmâm-ı Azam’a göre sabah ikindi ve akşam namazlarını evinde kılan kimse Cemaate rastlasa da nafile olarak imama uyamaz.

Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel’e göre hangi namaz olursa olsun nafile olarak uyar. Mâliki hazretlerine göre akşam namazlarında nafile olarak uymak mekruhtur. Diğer namazlarda uyar. (Maalim-üs-Sünne, c. 1, s. 29

*

Esed bin Huzeyme Oğullarından bir adam, Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye (kendisini kasdederek) birimiz evinde namazı kılıp mescide geliyor onda namaz kılınmakta oluyor. Ben de onlarla birlikte namaza duruyorum. Fakat bundan dolayı içim rahat etmiyor (bunun hükmü nedir?) diye sordu. Ebû Eyyûb dedi ki:

Aynı şeyi biz de Rasûlullah’a sorduk da Rasûlullah:

“Bu onun için cemaat sevabından bir nasiptir” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 57/578)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

CEMAATLE NAMAZ KILMANIN FAZİLETİ, FAYDALARI VE ÖNEMİ

Cemaatle Namaz Kılmanın Fazileti, Faydaları ve Önemi

CEMAATLE NAMAZ KILMAK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Cemaatle Namaz Kılmak İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.