Namaz İle İlgili Hadisler

Namaz hakkında hadisler nelerdir? Dinin direği olarak ifade edilen ibadet; namaz ile ilgili hadisler.

Peygamber (s.a.v.) Efendimizin namaz ile ilgili hadis-i şerifleri...

NAMAZ HAKKINDA HADİSLER

İbn Mesut (r.a.) rivayet ediyor:

Bir adam Peygamber’e, “Amellerin/İbadetlerin en faziletlisi hangisidir?” diye sordu. Efendimiz, “Vaktinde kılınan namazdır...” buyurdu. (Buhârî, Tevhîd, 48)

***

Abdullah b. Mesut (r.a.) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“(Kıyamet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey, namazdır...” (Nesâî, Muhârebe, 2)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Büyük günah işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.” (Müslim, Tahâret, 14)

***

Câbir b. Abdullah’ın (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Cennetin anahtarı, namazdır...” (Tirmizî, Tahâret, 1)

***

(Hz. Peygamber’e vahiy kâtipliği yapan) Hanzala b. Rebî’ Kâtib (r.a.) anlatıyor:

Allah Resûlü’nü şöyle derken işittim: “Rükûları, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riayet ederek beş vakit namaz(ı kılmay)a devam eden ve bu beş vakit namazın Allah katından gelen bir emr-i hak olduğunu kabul eden kimse cennete girer.” (İbn Hanbel, IV, 266)

***

Hz. Ali’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Namazın anahtarı temizliktir. Başlangıcı tekbir, bitimi ise selâmdır.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 31)

***

Mâlik (b. Huveyris) anlatıyor:

Biz yaşça birbirine yakın bir grup gençle Hz. Peygamber’e geldik ve onun yanında yirmi gün kaldık. Allah Resûlü çok merhametli ve şefkatli idi. Ailelerimizi özlediğimizi ya da —dönmeyi— arzuladığımızı anlayınca geride kimleri bıraktığımızı sordu, biz de anlattık. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ailelerinizin yanına dönün. Onlarla ikamet edin. Onlara, (öğrendiklerinizi) öğretin ve onlardan (dinin gereklerini yapmalarını) isteyin. Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de namazı öyle kılın. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri sizin için ezan okusun. En büyüğünüz de size imam olsun.” (Buhârî, Ezân, 18)

***

Muâviye b. Hakem es-Sülemî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bu namazda insan kelâmı konuşulmaz. Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktır.” (Müslim, Mesâcid, 33)

***

Enes b. Mâlik’ten (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki sizden biri namaz kılarken (aslında) Rabbiyle özel olarak konuşmaktadır...” (Buhârî, Salât, 36)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kulun Rabbine en yakın olduğu (an) secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça dua ediniz.” (Müslim, Salât, 215)

***

Muâz b. Cebel (r.a.) anlatıyor:

“Hz. Peygamber ile birlikte bir yolculukta idim... O şöyle buyurdu: ‘Dinin başı İslâm (kelime-i şehâdet getirerek Allah’a teslim olmak), direği ise namazdır.’” (Tirmizî, Îmân, 8; İbn Hanbel, V, 231)

***

Cündeb el-Kasrî’den (r.a.) işitildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allah’ın koruması altındadır.” (Müslim, Mesâcid, 262)

***

Abdullah b. Ömer’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını yitirmiş gibidir.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 14; Müslim, Mesâcid, 200)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) işittiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) bir defasında şöyle demiştir:

“Birinizin kapısının önünden bir nehir geçse ve onda her gün beş defa yıkansa, bu o kimsenin kirinden bir şey bırakır mı, ne dersiniz?” Sahâbîler, “Onun kirinden hiçbir şey bırakmaz.” demişler, bunun üzerine Resûlullah, “İşte beş vakit namaz da böyledir! Allah onlarla günahları yok eder.” buyurmuştur. (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 6)

***

Saîd b. Müseyyeb’in Ebû Katâde b. Rib’î’den (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah şöyle buyurdu: ‘Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katımda vaad ettim. Namazları düzenli kılmayanlar için ise katımda böyle bir vaad yoktur.’” (Ebû Dâvûd, Salât, 9)

***

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) tarafından rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir kişinin sürekli mescide gittiğini görürseniz onun imanına şahit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur: ‘Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder...’” (Tevbe, 9/18; Tirmizî, Îmân, 8; İbn Mâce, Mesâcid, 19)

***

Abdullah b. Ömer’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha faziletlidir.” (Buhârî, Ezân, 30; Müslim, Mesâcid, 249)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse camiye gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı bir adımla kendisine bir sevap yazılır, diğer adımıyla bir günahı silinir.” (Nesâî, Mesâcid, 14; İbn Hanbel, II, 320)

***

Ebû Mesut (r.a.) anlatıyor:

“Resûlullah namazda omuzlarımıza dokunur ve şöyle derdi: ‘Düzgün durun, karışık durmayın ki kalpleriniz de karmakarışık olmasın!..’” (Müslim, Salât, 122)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim sabah akşam mescide giderse, her sabah ve akşam gidişinde Allah ona cennette bir yer hazırlar.” (Buhârî, Ezân, 37; Müslim, Mesâcid, 285)

***

***

İbn Abbâs’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“En hayırlılarınız, size müezzinlik yapsın, Kur’an’ı en iyi bilenleriniz de size imamlık yapsın.” (Ebû Dâvûd, Salât, 60)

***

Ebû Mesut el-Ensârî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir topluluğa Allah’ın Kitabı’nı en iyi okuyup bileni imam olsun. Kur’an’ı okuma (ve anlama) konusunda eşit iseler sünneti en iyi bilen imam olsun... Bir kimse, izin vermedikçe bir başkasının yetkili olduğu yerde imamlık yapmasın ve kişinin evindeki özel mekânına oturmasın.” (Müslim, Mesâcid, 290)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığında (namazı) kısa tutsun. Çünkü cemaat içerisinde hasta, zayıf ve yaşlı kimseler olabilir. Ama biriniz tek başına namaz kıldığında, dilediği kadar uzatsın.” (Nesâî, İmâmet, 35)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İmam (kendisine uyanların namazlarına) kefil, müezzin ise (namaz vakitleri konusunda) kendisine güvenilen kimsedir. Allah’ım! İmamlara (kefil oldukları konuda) muvaffakiyet ver, müezzinleri de (olası taksirlerinden dolayı) bağışla!” (Tirmizî, Salât, 39)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İmam safın ortasında kalacak şekilde safa durun ve (saflarınızdaki) boşlukları doldurun.” (Ebû Dâvûd, Salât, 98)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İmam ancak kendisine uyulmak için vardır. Öyleyse (namazda) ondan farklı davranmayın. O rükûa varınca siz de rükûa varın. ‘Semiallâhü limen hamideh.’ dediği zaman ‘Rabbenâ leke’l-hamd.’ deyin. Secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidin. Oturarak namaz kıldığı vakit siz de hep birlikte oturarak kılın. Namazda safı düzgün tutun. Çünkü safı düzgün tutmak namazın güzelliğindendir.” (Buhârî, Ezân, 74)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de ancak cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cum’a, 18)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim gusleder, sonra cumaya gelip belirlenen namazı kılar, sonra hutbesini bitirinceye kadar sessizce (imamı) dinler, sonra onunla beraber namazını kılarsa, o cuma ile sonraki cuma arasındaki günahları ayrıca üç günlük günahları daha bağışlanır.” (Müslim, Cum’a, 26)

***

Hz. Hafsa’nın (r.a.) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Cuma namazına gitmek, bulûğa ermiş olan herkese farzdır.” (Nesâî, Cum’a, 2)

***

Ebû’l-Ca’d ed-Damrî (r.a.) —ki kendisi sahâbîdir— Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Her kim önemsemediğinden dolayı cuma namazını üç defa terk ederse kalbi mühürlenir.” (İbn Mâce, İkâmet, 93)

***

Kesîr b. Abdullah b. Amr b. Avf el-Müzenî’nin (r.a.), babası aracılığıyla dedesinden Amr b. Avf’tan (r.a.) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Cuma günü öyle bir an vardır ki kul o anda Allah’tan bir şey dilerse Allah mutlaka ona o isteğini verir.” (Tirmizî, Cum’a, 2)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Müminin mümin üzerinde altı hakkı vardır: Hastalandığında onu ziyaret eder, öldüğünde cenazesinde bulunur, kendisini davet ettiğinde davetine icabet eder, onunla karşılaştığında selâm verir, aksırdığında ona hayır duada bulunur, yanında ve gıyabında onun için samimi davranır.” (Tirmizî, Edeb, 1; Nesâî, Cenâiz, 52)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim namazı kılınana kadar cenazenin yanında bulunursa, ona bir kîrat; kim de defnedilinceye kadar cenazenin yanında bulunursa, ona iki kîrat sevap vardır.” “İki kîrat ne (kadardır)?” diye sorulduğunda Hz. Peygamber, “İki büyük dağ kadardır.” cevabını vermiştir. (Buhârî, Cenâiz, 58; Müslim, Cenâiz 52)

***

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) işitip rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Cenaze namazı kıldığınız zaman, onun için samimiyetle dua edin.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 54, 56)

***

Avf b. Mâlik el-Eşcaî (r.a.) anlatıyor:

“Hz. Peygamber’in bir cenaze için namaz kılarken şöyle dua ettiğini işittim: ‘Allah’ım! Onu bağışla, ona acı ve onu affet, ona afiyet ver, vardığı yerde ona ikramda bulun, yerini (kabrini) geniş eyle. Onu su, kar ve dolu ile yıka. Beyaz elbisenin kirden arınması gibi onu hatalarından arındır. Ona bu dünyadaki evinden daha hayırlı bir ev, ailesinden daha hayırlı bir aile, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu kabir imtihanından ve cehennem azabından koru.’” (Müslim, Cenâiz, 86)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“(Kıyamet günü) kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer bunu tam olarak yapmışsa (ne âlâ!) Ama (farz namazları tamam) değilse Yüce Allah, ‘Kulumun nafilelerine bakın.’ buyurur. Eğer nafile namazı bulunursa, ‘Onunla farzları tamamlayın.’ buyurur.” (Nesâî, Salât, 9)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah şöyle buyurdu: ‘Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilân ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona (istediğini) veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım...’” (Buhârî, Rikâk, 38)

***

Abdullah b. Şakîk (r.a.) anlatıyor: “Âişe’ye, Resûlullah’ın nafile namazlarını sordum. Şöyle dedi: ‘Resûlullah benim evimde öğleden evvel dört rekât (nafile namaz) kılar, sonra (mescide) çıkarak insanlara namaz kıldırır, ardından gelir ve iki rekât (nafile daha) kılardı. Cemaate akşam namazını kıldırır, sonra (benim evime) gelir, iki rekât nafile kılardı. Cemaate yatsıyı kıldırır ve yine benim evime gelir, iki rekât (nafile) kılardı. Geceleyin vitirle beraber olmak üzere dokuz rekât namaz kılardı...’” (Müslim, Müsâfirîn, 105; Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 1)

***

Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse geceleyin hanımını uyandırır da ikisi de namaz kılarsa veya birlikte iki rekât namaz kılarlarsa zâkirîn ve zâkirâtın (Allah’ı çokça anan erkekler ve hanımların) arasına yazılırlar.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18)

***

Ebû Seleme b. Abdurrahman (r.a.), Hz. Âişe’ye (r.a.), “Resûlullah’ın Ramazan’da kıldığı namazlar nasıldı?” diye sordu. O da şöyle cevap verdi: “Resûlullah Ramazan’da da Ramazan dışındaki gecelerde de on bir rekâttan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rekât kılardı ki o rekâtların güzelliğini ve uzunluğunu sorma! Sonra dört rekât daha kılardı. Bunların da güzelliğini ve uzunluğunu sorma! Sonra da üç rekât (vitir namazı) kılardı...” (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1; Müslim, Müsâfirîn, 125)

***

Zeyd b. Sâbit’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) (teravih namazını mescitte kılmakta ısrarcı olanlara) şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Sizin bu namaz konusundaki ısrarlı tutumunuzu gördüm ve onun size farz kılınmasından endişe duydum. Şayet farz kılınsa eda etmekte zorlanacaktınız. Siz bu namazı evlerinizde kılın. Çünkü kişinin farz namaz dışında kıldığı en faziletli namaz, evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, İ’tisâm, 3)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Fadlü leyleti’l-kadr, 1)

***

Ukbe b. Âmir el-Cühenî (r.a.) şöyle demiştir:

“Üç vakit vardır ki, Resûlullah o vakitlerde namaz kılmamızı ve cenazelerimizi defnetmemizi bize yasaklardı: Güneşin doğmaya başlamasından yükselmesine kadar; güneş tam gökyüzünün ortasında iken (batıya) meyledinceye kadar; bir de batmaya başlamasından itibaren batıncaya kadar.” (Müslim, Müsâfirîn, 293)

***

Velîd b. Ayzâr (r.a.), Ebû Amr eş-Şeybânî’nin (r.a.), Abdullah’ın (r.a.) evini göstererek şöyle dediğini işitmiştir:

Bana şu evin sahibi Abdullah b. Mesut şöyle dedi: “Resûlullah’a, ‘Allah katında en güzel amel hangisidir?’ diye sordum. ‘Vaktinde kılınan namaz.’ buyurdu. ‘Sonra hangisidir?’ dedim, ‘Sonra, anne babaya iyilik yapmak.’ buyurdu. ‘Sonra hangisidir?’ deyince, ‘Sonra, Allah yolunda cihad etmek.’ buyurdu.” (Müslim, Îmân, 139; Buhârî, Edeb, 1)

***

Enes b. Mâlik’in (r.a.) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim bir namazı unutursa onu hatırladığında kılsın. Zira onun kefareti ancak budur...” (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 37; M1566 Müslim, Mesâcid, 314)

***

Resûlullah’ın (s.a.v.) süvarisi Ebû Katâde el-Ensârî’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden, sabah namazının (sünnet olan) iki rekâtını devamlı kılmakta olanlar, o ikisini (kazaya kaldığında da) kılsın.” (Ebû Dâvûd, Salât, 11)

***

Ebû Katâde (r.a.) şöyle diyor:

“Resûlullah bize bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu: ‘...Bilin ki! Uykudan dolayı (namazı kılamamak) bir kusur değildir. Esas kusur, ancak diğer namazın vakti gelinceye kadar namazını kılmayan kimsenin davranışıdır. Buna göre kim (uyuyup kalır da) namazını kılamazsa uyandığı zaman o namazı kılsın! Ertesi gün o namazı vaktinde kılsın!’” (Müslim, Mesâcid, 311)

 

İslam ve İhsan

NAMAZLA İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER

Namazla İlgili Ayetler ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah razı olsun

    gerekli bilgileri alıyor kuran ve namaz hakında bilmediklerimizi öğreniyoruz allah razı olsun

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.