Mescid-i Nebevî’nin Yapısı

Mescid-i Nebevî’nin yapısı süreç içinde nasıl değişti? Hangi sahabi Efendilerimiz döneminde yeniden inşa ve imar edildi?

Abdullah bin Ömer (r.a) şöyle anlatır:

“Mescid-i Şerîf-i Nebevî, Rasûlullah (s.a.v) zamanında ham kerpiç ile binâ edilmiş olup tavanı hurma dallarından, direkleri de hurma ağaçlarının gövdelerinden idi. Ebû Bekir (r.a) buna hiçbir şey ilâve etmedi. Ömer (r.a) (yalnız enini, boyunu) artırıp Allah Rasûlü’nün zaman-ı saâdetlerindeki inşâ tarzına göre kerpiç ve hurma dallarıyla binâ etti ve direklerini de yeniden ağaçtan yaptı. Sonra Osman (r.a) Mescid’i değiştirip iyice genişletti, duvarlarını nakışlı taşlarla ve kireçle ördü, direklerini nakışlı taşlardan, tavanını da sac ağacından yaptı. (Buhârî, Salât, 62)

Emîrü’l-Mü’minîn Osman ibn-i Affân (r.a) Allah Rasûlü’nün Mescid-i Şerîf’ini yeniden binâ ettiği zaman insanların (itirâz kabîlinden) dedikoduları üzerine şöyle buyurdu:

“‒Siz bana îtirâz etmekte çok aşırı gittiniz. Hâlbuki ben Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in şöyle buyurduklarını işittim:

«Her kim Allah Teâlâ’nın rızâsını kasdederek (büyük, küçük) bir mescid binâ ederse, Allâh Teâlâ da ona Cennet’te onun gibi bir ev binâ eder».” (Buhârî, Salât, 65; Müslim, Zühd, 43-44)

Mescid-i Nebevî’nin ilk genişletilmesi, Allah Rasûlü (s.a.v) zamanında Hayber fethinden sonra oldu. Ebû Bekir (r.a) Mescid’i yeniledi ancak genişletmedi. Zira ridde savaşları ve fetihlerle meşgul idi. Hicretin 17. senesinde Ömer (r.a) Mescid’i 15 m. kuzeye, bir miktar da batıya doğru genişletti. Hz. Osman’ın genişletmesi ise hicretin 29. veya 30. senesinde olmuştur. İtirâz edenler, Mescid’in Rasûlullah (s.a.v) devrindeki hâl ve şekliyle binâ edilmesini, nakışlı taş ile kireç kullanılmamasını arzu ediyorlardı. Hâlbuki kerpiç duvarlar çabuk gevşiyor, hurma gövdelerinden yapılan direkler kısa zamanda çürüyor, hur­ma dallarından yapılan tavan da namaza gelenleri yağmurdan muhâfaza edemiyordu. Bu sebeple Osman (r.a) Mescid’i iyice genişletti, duvarlarını nakışlı taşlarla ve kireçle ördü, direklerini nakışlı taşlardan, tavanını da sac ağacından yaptı. (Buhârî, Salât, 62)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MESCİD-İ NEBEVİ'DEN 111 HATIRA

Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra

MESCİDİ NEBEVİ NEDİR, NEREDE? MESCİDİ NEBEVİ'NİN ÖZELLİKLERİ

Mescidi Nebevi Nedir, Nerede? Mescidi Nebevi'nin Özellikleri

MESCİD-İ NEBİ TARİHİ

Mescid-i Nebi Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.